RestoraTÜRK

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Anasayfa HABER Yurttan ve Dünyadan Haberler İSTANBUL 2010'da İstifa

İSTANBUL 2010'da İstifa


Sivil Girişim Grubu'nu temsilen İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu'na seçilen Faruk Pekin ve Halim Bulutoğlu, görevlerinden istifa ettiler.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu’nun iki sivil üyesi istifa etti. Sivil Girişim Grubu'nu temsilen  İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu'na seçilen Faruk Pekin ve Halim Bulutoğlu, 17 Kasım 2009 tarihinde görevlerinden istifa ettiler.


Bu istifalar sonucunda İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu'nda sivil toplum kuruluşlarını temsil eden üye kalmadı. Yürütme Kurulu'nda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Valiliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İTO ve İSO temsilcileri görevlerini sürdürüyor. Çalışmalarına 2000 yılında başlayan ve 2005 yılından itibaren devlet ve yerel yönetimin de katılımıyla İstanbul'un Avrupa Kültür Başkentliğine seçilmesini sağlayan Sivil Girişim Grubu, Ajansın karar organlarından çekilmiş oldu.

Faruk Pekin ve Halim Bulutoğlu tarafından ayrı ayrı yapılan açıklamalarda, özetle şu görüşlere yer verildi:

Hepimiz, 2010 AKB adaylığını, İstanbul için büyük bir şans olarak görmüştük. Başbakandan ilgili Bakanlara, Validen Büyükşehir Belediye Başkanına, sivil toplum kuruluşlarından yerel temsilcilere kadar herkes, ilk kez bir arada bir büyük projenin gerçekleşmesi amacıyla birleşmişlerdi.
2010'dan 2011’e kalacak olan en büyük miras da bu birlikteliğin yarattığı sinerji ve onun herkesi, her kurumu dönüştürücü etkisi olacaktı.
Ne yazık ki, bugün bu heyecan ve birliktelikten eser kalmadı.  Yürütme Kurulu üyelerinden çalışanlara, 2010 Ajansı’nı oluşturan her halkada, bu büyük hayal kırıklığı ve isteksizlik kendisini belli ediyor. Proje desteği alamayanlar bir tarafa. Ama 2010'dan katkı alan proje ortaklarının hemen hiç biri, göğsünü gere gere 2010 projesinin ortağı olduğundan söz edemiyor.
Ajansın idari yapısı devletten gelen uzmanların eline teslim edildi.  Yürütme Kurulu kararlarını ete kemiğe büründürecek Bütçe ve İhale Komisyonu’ndan Ajans yasası emretmesine rağmen sivil toplum temsilcileri dışlandı. 5706 Sayılı Kanunun 13-1.Maddesi gereğince YK’nin seçtiği Bütçe ve İhale Komisyonu’ndaki 5 kişiden 2’si sivil toplum temsilcisi olmak zorundadır.  Ancak buna uyulmamıştır ve bu nedenle Bütçe ve İhale Komisyonu yasa dışıdır.
Satın almayı yapanlar, önlerine gelen projelere, restorasyon ya da kültür projesi diye bakmıyorlar. Müteahhitlere nasıl davranıyorlarsa, kültür projesi sahiplerine ya da müelliflerine de aynı şekilde davranıyorlar. Satın almalar, aynı mantıkla ve prosedürle yapılıyor.
Sıkışıldığı zaman, alım yapsın diye belediye şirketleri işin içine sokuluyor.
Bu proje, zaman içinde sivillikten arındırılmıştır. Zaten çok uzun zamandır bu rotadan sapılmıştı. Ajansı uzun süre kilitleyen, Genel Sekreterlik - Yürütme Kurulu çatışmasının ardında da bu sapma vardı. Ama anlaşılamadı. Kişiselleştirildi. Kişiler değişirse, sorun ortadan kalkar sanıldı.


Yürütme Kurulu’ndan Mart 2009'da gerçekleşen dört istifa (Nuri Çolakoğlu, Gürhan Ertür, Metin Sözen, İskender Pala) büyük hataydı. Gerekçelerini kamuoyuyla paylaşmadan istifaları daha da büyük hataydı. Danışma Kurulu bu istifaları görüşüp, yeniden aynı dört kişiyi aday göstermek yerine, yenileri, içinde bizlerin de bulunduğu yeni dört kişiyi seçerek yanlış yaptı. Aynı yanlışa Girişim Grubu da ortak oldu. Eğer o zaman direnilseydi, bugüne gelinmezdi. Eğer o gün direnilseydi, Ajans kuruluş amacında ifade edildiği üzere sivilleşirdi. Ya da yol ayrımı o zaman gerçekleşirdi.

Şimdi Ajans devletin herhangi bir biriminden farklı değil.
Devlet anlayışı ve alışkanlıklarıyla, bu boyuttaki bir kültür projesinin yürütülmesi mümkün değil. Mümkün olsaydı, bugüne kadar olurdu.

Arkeolojik işler, restorasyonlar müteahhitlere bırakılmayacak kadar önemli konular iken, ehliyetsiz firmalara, belediye şirketlerine iş dağıtıldı. Onlar da tarihi yapılara zarar verdiler. “Kamu kuruluşu olarak zorunlu iş almamız gerektiği” belirtilen bu firmaların çoğu işlerini zamanında bile bitiremedi.  Sürekli “mehil”  istiyorlar.
Şeffaflık ve açıklık konusunda hâlâ bir yol alınamadı. Medyayı bırakalım 2010 Ajansı Danışma Kurulu’nu oluşturan kurul üyeleri bile bu konudan şikâyetçi.
29 Nisan 2009 günü Başbakanlık ve ilgili Bakanlıklar Denetleme Kurulu müfettişleri, YK üyelerine işleyişe ilişkin, yol gösterici,  uzun ve kapsamlı bir sunum yaptılar. Ne yazık ki onların geçmiş döneme ilişkin eleştirdiği konular, büyük ölçüde aynen devam ediyor; özellikle ihale ve satın almalar konusundaki önerileri dikkate alınmıyor. İdari, mali hukuki bir dış denetim yok.  Gerçek bir nakit akış ve gelir gider bütçesi yok. Denetçilerin önerdiği suiistimali önleyici önlemler alınmış değil.
Sakat doğmuş bir yasada yanlış kurgulanmış bir Ajans’ın “yaratıcı bazı çözümler” ortaya konmadan düzeltilemeyeceği açık. Ajans işlerinin fiilen yürütülmesine, bazı çalışanlara hakim olan “devletçi” “o kafa” ile de bu yapının düzeltilmesinin mümkün olmadığı da. Bazı kişiler ayrıldı,  ama Kültür ve sanat dünyasını anlamayan, hiçbir zaman da anlayamayacak “o kafa” devam ediyor. İktidar YK’de değil; devlet kökenli bürokratlarda. Parayı onlar harcıyor, YK değil. Ama sorumlu görünen YK.

2010'a birkaç ay kaldı ama henüz elle tutulur bir 2010 takvimi açıklanamadı.
2009 ve 2010 projeleri diye anlamsız bir ayrımla ve “Paramız yok” gerekçesiyle yüzlerce kültür-sanat projesi reddedildikten sonra, şimdi para olduğu anlaşılıyor ama bu defa ne zaman, ne yeni proje hazırlayacak kurum ve ne de hazırlananları yönetebilecek bir Ajans yapısı var ortada.
Ajans Yasasına konan üç başlıktan AKM'nin yenilenmesi, Rami Kışlası'nın dönüştürülmesi ve Maslak Kültür Merkezi için adım atılamadı. Projesi hazırlanan ancak mahkeme kararına takılan AKM yenilemesine son noktayı Sayın Başbakan'ın "AKM yıkılmalıdır, yenileme için yapılan her harcama israftır," açıklaması koydu. Rami Kışlası konusunda atılan somut bir adım yok.
Kentlilerin ulusal ve uluslararası kültüre erişimi, kamusal alanların dönüşümü (Hasanpaşa Gazhanesi, tersaneler gibi), kültürel mirasın sahiplenilmesi (örneğin UNESCO İzleme Komitesi Yönetişim Planı hâlâ yapılamadı) konuları, ne ilgili yönetmenlerin ya da uzmanların çalışmasına bırakılmış ne de YK’de tartışılmıştır.
İstanbul’un önemli kültür organizatörleri, 2010 Ajansı’na İstanbul 2010 etkinliklerini birlikte sırtlayacakları bir ortak olarak değil, kendi etkinliklerini fonlayacak bir finansal kaynak olarak bakıyor. Tıpkı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın baktığı gibi… Tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere diğer belediyelerin baktığı gibi… Tıpkı Vakıflar Genel Müdürlüğü ya da diğer devlet kurumlarının baktığı gibi...
Bu role “evet” diyenlerin yolu açık olsun. Biz “evet” diyemiyoruz.
2010 Ajansı dönüştürücü bir kurum değil artık. Herhangi bir yönetim danışmanlığı almadan, tıkandığımızı düşündüğümüz her yere, niteliği uygun olup olmadığını yeterince incelemeden onlarca insanı doldurduğumuz hantal bir kurum.
Devlette kocaman yapılar nasıl hantallaşıp, iş göremez hale geliyor, çok güzel anladık. Umutlar bu konuda tüketildi. Yeniden diriltmek için de zaman geç. Başlangıçta heyecanla dile getirdiğimiz sözlerin arkasında duracak ne bir yapı, ne de kimse var. Göğsümüzü gere gere 2011’e devredeceğimiz en büyük mirasın üzerinde yeller esiyor.

Kaynak - EBM HABER