LALE
Türk süsleme sanatında XVI. yy ortalarından sonra görülen çiçek motifidir. Önceleri oldukça stilize olan bu motif XVIII. yy başlarında Lale devriyle birlikte doğalcı bir üslup kazandı ve mimarlık, tezhip, çini ahşap, minyatür kumaşlarda yaygın olarak kullanıldı. XVIII. Yy sonlarında batı üsluplarının etkisiyle yeniden stilize edildi. Vatanı Avrupa olan Lale, XVI. yüzyılda ülkemizden Avrupa’ya götürülmüştür. Yurdumuzda XVII. Yy. Lale yetiştirilmesine önem verilmiş ve 1718’den 1730’a kadar süren 12 yıllık devir ismini bu çiçekten almıştır. Bu devirde yetiştirilen 840 çeşit Lalenin her birinin ayrı adı vardı. Bunlarda en çok bilinenleri ve ünlüleri “Zibihumeyun”, “Caamihürşit”, “Suninida”, “Yegane”, “Reşkielmas” ve “Ahühüftede” dir. Avrupaya hızla yayılan Lale Hollanda’da 17.yy’6a çok önem kazanmıştır.
Böyle geniş yayılma alanına sahip olup süsleme sanatında mimarlıkta ve çeşitli camii, türbe ve çeşmelerin yapımında Lale motifleri kullanılmış ve işlenmiştir. Edirne’de, Selimiye camiinin müezzin mahfilini tutan mermer sütunlarının birindeki kabartma Lale motifinde Lalenin baş kısmı aşağıya doğru işlendiğinden ters Lale adını almıştır. Selimiye camii o kadar kusursuz yapılmış ki nazar deymesin diye bu mermer sütuna Lale motifi ters işlenmiştir.Bütün şaşasıyla tamamen stilize edilerek bine yakın çeşit ve renklerde duvar çinilerimizde en hakim çiçek Laledir. Şairlerin medlüllerinde de layık olduğu yeri almıştır. Fresklerde ve kumaş süslemelerinde ve kitap tezyinatında daima terkiplere girmiştir.
KARANFİL
300 Yıldan bu yana süs bitkisi olarak yaygın biçimde yetiştirilirler. Anayurtları Avrupa’dır. Osmanlı döneminde kullanılan stilize edilmiş Karanfil biçimindeki motifler kalem işi süslemelerde, çini ve seramiklerde, işlemelerde, kumaşlarda özellikle çatmalarda yaygınca kullanılıyordu. Özellikle çatmalarda yaygınca kullanılıyordu. Özellikle XVI. yy ortalarında başlayarak daha doğalcı bir üslup kazandı. Levni’nin minyatürlerinde karanfil motiflerine sıkça rastlanılır. Karanfilin anayurdu molük adalarıdır. Ama günümüzde daha çok Zengibar ve yakınındaki adalarda yetiştirilir. Karanfil motifi Selçuk taç ve çini işlerinde de görülür.
XV. asırda da bu merakın devam ettiğini buluyoruz. Zira karanfiller zevkimizin sembolü ve bahçelerimizin ananesi olmuştur. XVI. Asırda yalnız çinilerimizde ve taş üzerine tezyinatta değil kumaşlarımızda da yer almıştır. XVI. Yy asırda Kanuni devri Topkapı Sarayı Nakışhanesi Baş Hocası Karamemi’de Kanuni Sultan Süleyman’ın zatine mahsus Divan nüshası tezhibinde 700 sahifenin her varakına tek veya çift renkli “Sikâf” halkâride sayısı pek çok stilize karanfil yapmıştır ki bu da bize Kanuni asrında karanfilinde lale gibi rağbette bir çiçek olduğunu gösteriyor.
Edirne Yeni Sarayında: Kum kasrı çinilerinin müsabihleri Topkapı Sarayında Adalet kapısı karşısındaki tamirinde Dördüncü Sultan Mehmet tarafında vaz’edilmiştir. Bu asırda bordür olarak kullanılan karanfil saksılı çinilerden Topkapı Sarayında Muradi Salis dairesinde muttasil Şehzâdeler dairesi divanları haricinde kaplanmıştır.
“Şeyhi” Sünbüli’deki karanfillerde şöhret olarak mecmualarda sıralanmıştır. XVIII. Asırda Lale risalelerinde resim ve hatta isimleriyle karanfillerden bahis olunması diğer çiçeklerin arasında rağbetini kaybetmediğini gösterir. Kaplarda, el işlerinde karanfilin tezhip süslerimizde kullanıldığı meydandadır.
RUMİ
Anadolu Selçukluların kullandıkları filiz ve yaprak biçimli, hayvan motifleriyle yapılan karmaşık süsleme. Rumi Şemse, kitap ciltlerinin üstlerine yapılan güneşe benzer süsleme, uzun ucu sivri ve kıvrık yapraklarda meydana gelmiş biçimde olurdu. Yekpare Şemse, mülevven Şemse gibi türleri vardır. Türk süsleme sanatının klasik üsluplarındandır. Gerek mimaride gerek eşya üzerinde en çok kullanılan süsleme tarzıydı. Bu adı en çok Roma imparatorluğu yönetimi altındaki Anadolu’ya Diyarı Rum denmesinden dolayı aldı. Rumi süsleme tarzı Türk ve İslâm ülkelerinde çok yaygın olan bir süsleme üslubuydu. Bunu daha çok Anadolu Selçukluları geliştirdi. Türk bezeme sanatlarının hemen hemen her dalında çok uzun bir dönemden beri kullanılırdı. Bu motife “Selçuki” adı da verilmektedir. Rumi Sanatı taş, çini, ahşap, kumaş ve kitap sanatları gibi bütün süsleme alanlarında günümüze kadar kullanılmaktadır.
RUMİ MOTİFİN ÇEŞİTLERİ
1.Çizilisine göre
a) Sade Rumî: Buna dini Rumî de denir. En basit sekliyle çizilmiş Rumî örneğidir.
b) Dendanlı Rumî: Sade Rumî sınır çizgisinin iç kısmında münhani örneklerle süslenmiş Rumi örneğidir.
c) Kanatlı Rumî: Rumî motifinin iki kola ayrılarak çizilmiş şeklidir.
d) Sarılma Rumî: Buna ide Rumî de denir. Kendi içinde sarılma ve bükülme anlamında Farsça bir terimdir. Rumî motifinin üzerine çıkma yaparak sarılmış rumi örneğidir.
e) Sencide Rumî: Ölçülü iki taraflı çizilen Rumî çeşidi anlamında Farsça bir terimdir. Sanki iki Rumî sırt kısmında birleştirilmiş gibidir.
f) İşlemeli Rumî: Büyük bir Rumî motifinin iç kısmında hatai grubu motifler yer alır.
2. Kompozisyondaki kullanımına göre
a) Ayrılma Rumî: Bir kompozisyonda deseni paftalara ayırarak, kompozisyonda daha uygun bir görünüm sağlamaya ayrılma rumi denir. Bu bölümde zemin, uygun şekilde farklı renkte boyanır. Bu görevi hemen her çeşit rumi motifi yapar.
b) Tepelik Rumî: Kompozisyonlarda sonlandırıcı veya sınırlayıcı görev yaparlar. Bazen tığ şeklinde de kullanılırlar. Simetrik düzenleme uygulanır.
c) Ortabağ Rumî: Rumî kompozisyonunun çiziminde rumilerin saplarının bir noktada birleşip tekrar o noktadan ikiye ayrılmalarında, birleşme noktasına konan rumili düzenlemedir d) Salyangoz Rumî: Salyangoz diye adlandırılan küçük rumi tarzındaki kıvrımlar simetrik dörtlü hattın çakışma noktasında kullanılır. Bağlayıcı bir özellik taşır.
e) Üç-iplik Rumî: Birbiri içinden geçen üç hat üzerinde rumilerin aynı yönde dizilerek meydana getirdiği zarif bir rumi örgüsüdür. Bordürlerde kompozisyonları sınırlayıcı olarak kullanılır.
MÜNHANİ
Eğri, çizilmiş anlamındadır. 11. ve 15. yüzyıl'larda yazma eserlerin hemen her bölümünde kullanılmıştır. Bazen bordür şeklinde ya da müstakil olarak çizilmiştir. Rumîlerden farklı bir çizim özelliğine sahiptirler. Kompozisyonların hazırlanışında bir hat üzerinde değil, birbirine bitişik olarak çizilir ve açıktan koyuya doğru kademeli bir şekilde boyanır.
BULUT
Süsleme sanatlarında kullanılan bulutlar, doğanın bir elemanı olma fikriyle değerlendirilip kullanılmışlardır. Bulutlar kendi hatlarını devam ederek çizilirler ve başka motiflerle karışmazlar. Çizim şekillerine ve kullanım özelliklerine göre rumiler gibi isim alırlar
1.Çizimdeki özelliklerine göre:
a)Serbest bulut
b)Yağma bulut
2. Kompozisyondaki durumuna göre:
a)Nokta bulut
b)Ayırma bulut
c)Ortabağ bulut
d)Tepelik bulut
e)Hurde bulut
ÇİNTEMANİ
Genellikle üç benekle birlikte kullanılan çintamâni, bulut ve hatai motifleri gibi Orta Asya kaynaklıdır. Yanyana uzanan iki dalgalı şekil kaplan ve pars postunu hatırlatır. Biri üstte ikisi altta üç benekten oluşan düzenleme dekoratif anlamda süsleyici olarak kullanılmıştır. Bazen beneklerin içine tek tarafa daha yakın çizilen daireler onların hilal şeklini almalarını sağlar. Timur devleti dönemine ait sikkelerde görülen bu üç beneğe "Timuçin" adı verilir. Türk bezeme sanatında ise gücün ve saltanatın sembolü olarak kullanılmıştır. Bazen üç beneğin bir arada kullanıldığı örnekler olduğu gibi bazen de her iki motif ayrı ayrı kullanılmıştır
HATAİ
Hatailer Türk bezeme sanatının başlıca motiflerindendir. Orta Asya’dan gelen ve Çin sanatının etkisi altında gelişen genellikle stilize(tarzı belli olmayan) çiçek, yaprak ve koncalarının ele alındığı bir süsleme tarzıdır. Çoğu kes asırları belli olmayacak derecede stilize edilerek bütün süsleme alanlarında kullanılmış ve giderek büyük bir üsluplaşmaya yol açmıştır.
Hatailerin en erken örneklerini Türk Uygur Türkleri tarafından yapılmış 7. ve 9. yy’la ait maniheist duvar resimlerinde görürüz. Anadolu Selçuklularda bu motifin oldukça sade şekilleri ile ele alındığı dikkati çeker.
Hatailerin üstten görünenlerine penç denildiği gibi merkezsel hatailerde denir.Hatai motifi çoğu kez simetrik bir tarzda çizilir ancak; bazen bunların orta kısımlarına simetriği bozacak şekilde yaprak ve kıvrımlarda konulur. Çiçeklerin kendi üstlerine doğru kıvrılan yaprakları üslubun özelliğini taşımaktadır. Diğer motiflerin eşliğinde olduğu gibi yalnız başlarına da kullanılmışlardır. Dönemlerine göre farklı özellikleri vardır. Genellikle kendi hatlarında devam ederek diğer desenlere karışmazlar.
Anadolu Selçuklularda oldukça sade olan bu motif 15. yy Fatih döneminde çok değişik ve zengin bir anlamda işlenmiştir. 16.yy ‘da saray nakkaşhanelerinin başında bulunan Kara Memi’nin meydana getirdiği naturalist üslup ve şahkulu tarafından yaratılan saz yolu etkisinde sitilize tabiat öğelerinin zenginleştiği, ebatlarının büyüyerek yapraklarının çoğaldığı görülmektedir. Bu dönemde hatainin en seçkin ve güzel örnekleri verilmektedir.
KAYNAKLAR:-büyük larousse ansk.
-grolier international american ansk.
-meydan larousse ansk.
-dpü üni.myo restorasyon bölüm bezeme ders notları