RestoraTÜRK

  • Yazı boyutunu yükselt
  • Varsayılan yazı boyutu
  • Yazı boyutunu düşür
Sponsor Bağlantı

Paylaş      

Anasayfa İncelemeler
İncelemeler

Aydın YÜKSEL Bey'in Feryadı



Aydın YÜKSEL Bey'in Feryadı

Beşir AYVAZOĞLU

 

 

Yolunuz Hırka-i Şerif'e düştüyse, Mesih Paşa Camii'ni de görmüş olmalısınız. Samiha Ayverdi'nin Mesih Paşa İmamı'na -ki bence en güzel romanıdır- konu olan bu zarif cami Tezkiretü'l-Ebniye ve Tuhfetü'l-Mi'mârîn'de Mimar Sinan'ın son eserlerinden biri olarak zikredilir.

III. Murad'ın vezirlerinden Hadım Mesih Paşa'nın 1585 yılında yaptırdığı, 1930'ların sonlarında merhum Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından restore edilen bu caminin haziresinin alt köşesinde, Eski Ali Paşa Caddesi'yle Mevkufatçı Sokağı'nın kesiştiği noktada yine Mesih Paşa'nın yaptırdığı bir çatal çeşme vardır. Bu çeşme hakkında, tam kırk yıl Hırka-i Şerif'te oturan, Ekrem Hakkı Ayverdi'nin "hayrü'l-halefi" Yüksek Mimar Dr. İ. Aydın Yüksel'den bir mektup aldım. Mesih Paşa Çeşmesi'nin ve birçok eserin hiç şüphesiz iyi niyetlerle restore edilmeye çalışılırken nasıl tahrip edildiğini anlatan Aydın Bey'in feryadını duyurmayı bir vazife addediyorum.

Devamını oku...
 

Muhafazakâr Sanat ve Estetik Meselesi

 


Muhafazakâr sanat ve estetik meselesi
Beşir AYVAZOĞLU

 

 

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, İstanbul'da verdiği bir konferansta "Nasıl muhafazakâr kesimin bir demokrasi anlayışı varsa, muhafazakâr estetik ve sanatın normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz" demiş.

Konferansa katılma imkânı bulamadığım için bu cümleyi tam böyle mi söyledi, söylediyse hangi bağlamda söyledi, bilmiyorum. Emre Aköz, Sabah gazetesindeki köşesinde bu meseleden söz etti, benim de aralarında bulunduğum bazı isimleri zikrederek "Onların bu tartışmaya girmesi gerekir" dedi.

Bu konularda o kadar çok yazdım ki, fazladan ne söyleyebilirim, bilmiyorum. "Muhafazakâr sanat" sözünün arkasında bir otoriterlik eğilimi hissedilmiyor değil. Ama Mustafa İsen'in asla böyle bir eğilim taşıdığını sanmıyorum; devletin sanatta icracı değil, destekleyici olması gerektiği görüşünü benimsemiş birinin otoriterliği savunduğu söylenebilir mi?

Devamını oku...
 

Neyi, Niçin, Ne Kadar Korumalı?

Neyi, Niçin, Ne Kadar Korumalı?
Doç. Dr. Levent BAYRAKTAR

Korumak, muhafaza etmek ve restore etmek çoğu zaman birbiri yerine kullanılan ve anlamları karıştırılan kavramlardır. Hatta bu kavramların yanına muhafazakarlık, nostalji gibi nicelerini de katmak gerekebilir. Oysa benzerlikler bulunmakla birlikte bu kavramlar özdeş kabul edilemez ve birbirlerinin yerine geçemez. Aslında biraz da meseleyi karmaşıklaştıran husus; yeni ve eski arasındaki tercihlerimiz ve onlara yüklediğimiz anlamlarda gizlidir. Muhafazacılığı ve muhafazakarlığı eski olan her şeyi değerli kabul etmek ve maziye öykünmek şeklinde anlarsak acaba doğru bir tasavvura sahip olabilir miyiz? Şüphesiz hayır. Öyleyse eski olduğu halde korunması ve yaşatılması gereken nesne veya değer ne olmalıdır? Ya da soruyu tersinden soracak olursak: eski olan her şey değersiz veya yenisi ile yer değiştirmesi gereken bir şey midir diyebiliriz. Şüphesiz buna da hayır demek gerekir. Şu halde bir şey bizatihi ne eski olduğu içine de yeni olduğu için iyi değildir. Bir şeyi iyi ve değerli kılan onun anlamı, işlevi ya da varlığı ile insanlara hizmet etmesidir.

Devamını oku...
 

İstanbul'u Yakıp Yıkan İsyan

İstanbul'un tarihi yüzyıllar öncesine kadar gitse de asıl bugünkü şehrin nüvesini oluşturan Byzantion'un kuruluşu ve gelişmesi hakkındaki bilgiler çoğunlukla efsanelerle örülüdür. Kurucusu Byzas'ın adına izafeten de yeni şehre Byzantion denildi. Şehrin kuruluş tarihi genelde M.Ö. 660 kabul edilir. Her halükârda küçük bir şehir olan Megara kolonisinin eşsiz coğrafi konumu ve stratejik önemi onun gelecekte büyük bir gelişme kaydetmesi ve ihtişama kavuşmasını sağladı.

İlk İstanbul

Byzantion'un kapladığı alanı belirleyen ilk surların ise kuzeybatıda liman sınırlarını, Marmara kıyısında, doğuda bugünkü sur çizgisini, Ahırkapı'nın biraz ötesinden karaya dönerek, belki de bugünkü Topkapı Sarayı surlarını veyahut da daha batıdan geçen bir sur çizgisini takip ederek Sirkeci'ye ulaştığı kabul edilir.

Devamını oku...
 

Mor Şehrin Çağrısı

Günseli Ö. Ocakoğlu

Gümrüklühan'dayız, melengiç kahvesini içerken etrafımda yavaş hareket eden dünyaya bakıyorum. Zaman durmuş gibi.

Mor puşilerin sarmaladığı esmer erkek yüzleri sakin. Ara sıra üstlerinde yaşam sevincini gösteren kırmızılı, sarılı ama özellikle mor pırıltılı kıyafetleri içinde kadınlar, aheste geçiyor. İnsanlar kendileriyle barışık; sabun, kına ve baharat kokan ünlü kapalı çarşısından geçiyoruz. Esnaf zarifçe davet ediyor mağazasına, öyle alışageldiğimiz gibi bağırıp çağıran yok. Elbette peygamberler şehrindeyiz ve halkın fıtratında doğuştan hoşgörü var... İstanbul'un onca telaşından sonra sabahın en erken saatinde uçmuş olmama rağmen müthiş bir dinginlik içindeyim, Şanlıurfa'dayım...

Devamını oku...
 

İstanbul: Cahil Şehir?

Hilmi Yavuz

İstanbul: 'Cahil Şehir'?

Şehir ve medeniyet arasındaki ilişkiyi, iki farklı düzlemde ele alabileceğimizi düşünüyorum: İlki,(i) bir şehrin medenî şehir olması; ikincisi,(ii) bir şehrin medeniyet şehri olmasıdır.

Medenî şehir, o şehrin yapısına; medeniyet şehri ise, o şehrin insanına atıfta bulunularak tanımlanabilir. Medenî şehir, bu bağlamda sosyolojinin ve antropolojinin konusudur;- medeniyet şehri ise, felsefenin konusu! Bir şehrin medenî bir şehir olması başka, medeniyet üreten bir şehir ('medeniyet şehri') olması başkadır çünkü!

Devamını oku...
 
  • «
  •  Başlangıç 
  •  Önceki 
  •  1 
  •  2 
  •  3 
  •  Sonraki 
  •  Son 
  • »


Sayfa 1 - 3


Yüzlerce Gerçek Üreticinin
Binlerce BIM/CAD Objesini
Ücretsiz İndirin!

Reklam
Reklam
Reklam



Copyright © 2002 - 2015 Designed by  
YASAL UYARI