GÖBEKLİTEPE
Göbeklitepe'de sürdürülen arkeolojik kazılarda, tarih öncesi yaşam ve uygarlığa geçişle ilgili yerleşik bilgileri altüst edecek buluntulara rastlanılmıştır. Göbeklitepe M.Ö. 9.500, günümüzden ise 11.500 yıl öncesine tarihlenen Neolitik Döneme ait bir yerleşim merkezidir. 80.000 m2’lik bir alanı kapsayan alan Kültür ve Turizm Bakanlığınca 1.derece sit alanı olarak ilan edilmiştir.
Neolitik dönemde başlayan ziraatla birlikte insanlar, ektikleri zirai ürünlerin mahsullerini almak için tarla civarında yerleşmeye mecbur kalmışlardır. İnsanoğlu, ilk kez bu dönemde, doğa ile ilişkisini kendi lehine çevirerek toplayıcılık ve avcılığı bırakıp, tarım ve hayvancılığa yönelmeye başlamış, yabani şekilde yetişen buğday, arpa, mercimek türü ürünleri deneme yanılma yolu ile ekmeye başlamışlardır. Böylece ziraatla birlikte yerleşik hayat da doğmuş, yerleşim yerleri buna bağlı olarak kurulmaya başlamıştır.
İlimizde özellikle tarihi Harran şehrini 30–40 km mesafelerle bir hilal şeklinde çevreleyen Göbeklitepe, Gürcütepe, Sefer Tepe, Karahantepe, Hamzantepe, Balıklı Göl çevresi Neolitik dönemin en önemli yerleşim yerleridir. Bu yerleşim yerlerinin tamamı M.Ö.9500 yani günümüzden 11.500 yıl öncesine ait 1. derece sit alanlarıdır. Hilvan ilçesine bağlı Kantara Köyü ile Süleyman bey mahallesi arasında Nevali Çori, Bozova ilçesine bağlı Şaşkan Köyü’nün kuzeyinde yer alan Kumartepe, Birecik İlçesi Mezra Beldesi batısında yer alan Teleilat Höyük ve Harran Bölgesinde keşfi bekleyen birçok höyük Neolatik döneme mimarı yapıların olduğu yerleşim merkezleridir.
Şanlıurfa il merkezinin 15 km kuzeydoğusunda, Karaharabe (Örencik) Köyü’nün 2,5 km kuzeydoğusunda yer alan Göbeklitepe, adını bölgede bulunan taş yatır mezardan almaktadır. İlk kez 1963 yılında İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin karma projesinde gerçekleştirilen yüzey araştırmasında İstanbul Üniversitesinden Prehistorya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halet ÇAMBEL tarafından bulunmuştur. 1995 yılında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Alman Arkeoloji Enstitüsü (DAI)’nden arkeolog Harald Hauptmann danışmanlığında yüzey araştırmaları yapılmış ve 1996 yılından buyana Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt danışmanlığında kazı çalışmalarına başlanmıştır. Göbeklitepe’de yapılan kazı çalışmalarının finansmanı Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından karşılanmaktadır.
Cilalı Taş dönemine yani çanak çömleksiz dönem diye tabir edilen neolitik döneme tarihlen Göbeklitepe yerleşiminin toplam alanı 80 dönüm yani 80.000 m2 alanı kapsamaktadır. 1996 yılından buyana her yıl kazılar yapılmaktadır.
Göbeklitepe’de bugüne kadar çapları 15 metreye varan daire biçimli beş alan ortaya çıkarılmıştır. Göbeklitepe’de bulunan eserler üzerinde yapılan bilimsel tespitlere göre M.Ö. 9.500 yani günümüzden 11.500 yılı öncesine ait bir yerleşme yeri olduğu tespit edilmiştir. Bugüne kadar yapılan kazılarda beş yapı katına rastlanılmıştır. Yapılan arkeolojik kazılar olağan dışı buluntuları ile dinsel/kutsal bir merkez olduğu kanısını uyandırmakta ve yorumlar hep bu yönde yapılmaktadır. Höyüğün çevresinde büyük kireç taşı ocakları yer almaktadır. Atölye ve işlik yeri olarak kullanılan ve bir aslan stelinin bulunduğu alandaki yapılar ana kaya üstüne oturmaktadır. Kazılarda ele geçen alet ve artıkların iyi kalitede çakmaktaşından yapıldığı anlaşılmaktadır. Bazalttan satır, havan, öğütme taşı gibi yüzey buluntularının yanı sıra kazıda, kazı bezekli taş kap parçaları gibi bazalt ve kireç taşından çok zengin çeşitlenmesi olan buluntular elde edilmiştir. Göbeklitepede çıkarılan ilginç buluntular arasında heykel çaları, timsahı temsil eden bir sürüngen kabartması, ağzı açık dişleri korkutucu bir şekilde betimlenen bir canavar kafası, erkeklik organı abartılı olarak tasvir edilmiş bir başka heykelcik o dönem insanlarının inançlarını yansıtan buluntulardır.
Göbeklitepe yerleşkesinde yapılan her keşif arkeoloji dünyasındaki mevcut bilgilerin yenilenmesine vesile olmaktadır.
1) Mimarlık tarihi insanoğlunun avcı ve toplayıcı toplumdan yerleşik topluma geçip mimari yapıların yapılmasını neolitik dönemle başlatır. Göbeklitepede bulunan 11.500 yıllık yapılar mimarlık tarihinin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
2) İnsanoğlunun tek tanrılı dinlerden önceki çok tanrılı döneme ait ilk tapınağı, M.Ö.5000 yılına tarihlenen Malta Adasındaki Tapınak olarak biliniyordu. Daha sonraki 2. tapınak ise M.Ö.4000 yılana ait Mısır’daki tapınaklar olarak kabul biliniyordu. Ancak, Göbeklitepe’de gerçekleştirilen kazı çalışması ile bu durum, 11500 yıl önce bu topraklarda ilk tapınağın olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Ortaya çıkartılan tapınağın, dünyanın bilinen en büyük ve eski tapınağı olma özelliğini taşıdığı bilimsel verilerle kanıtlandı. Göbeklitepe yerleşiminin tespiti ile bu bilgiler geçerliliğini yitirmiş ve insanoğlunun ilk tapınağının günümüzden 11.500 yıl öncesine tarihlenen Göbeklitepe Tapınağı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu tespitler ise arkeoloji tarihinin yeniden yazılmasını beraberinde getirmiştir. Buluntular, taş çağında yaşayan avcı-toplayıcı insanların hayatta kalma, günlük gereksinimlerini gidermenin yanı sıra doğayı anlamaya çalışmışlar, doğaüstü güçlerin ya da tanrının/tanrıların varlığına inanmışlar, dinsel törenler için düzenli aralıklarla bir araya gelmişler. Bu dinsel törenlerde hep birlikte inançlarını simgeleyen hayvan ve insan kabartmalarıyla süslü tapınaklar, dev boyutlu dikili taşlar yapmışlar.
3) Göbeklitepe’deki dikili taşlar (T stelleri) üzerinde bulunan kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürleri, dünyada plastik sanatların ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Kazı yerinde bulunan 16 destek ve kireçtaşı plakası üzerinde aslan, yılan, öküz, koç, tilki ve turna kabartmaları ya da bunların taşa kazınmış figürleri yer almaktadır. Tapınağı, ayrıca doğal boyutlarında, taştan oyulmuş yabandomuzu, kaplumbağa ve akbaba heykelleri süslemektedir. Kalıntılar, paleolitik çağdan (avcılık-toplayıcılık) neolitik çağa (tarımcılık ve hayvancılık) geçiş sırasında, insanların el becerilerinin ve sanatsal yeteneklerinin önemli ölçüde gelişmiş olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
4) Göbeklitepe yerleşim alanın daha da eski dönemlere ait olması yüksek bir olasılık olarak görülmektedir. Alt tabakalara ulaşıldığında kesin bir tarih ortaya çıkacaktır.
5) Göbeklitepe bulguları, uygarlığın bu topraklarda doğduğunu ve buradan dünyaya yayıldığını ortaya koymuştur.