RestoraTÜRK

  • Yazı boyutunu yükselt
  • Varsayılan yazı boyutu
  • Yazı boyutunu düşür
Anasayfa Mimarlık Mimarlık Şanlıurfa Sivil Mimari Örnekleri

Şanlıurfa Sivil Mimari Örnekleri

Şanlıurfa Sivil Mimarisinin Anadolu’da kendine özgü ayrı bir konumu vardır. Bu yapılanma yörenin iklim koşullarına olduğu kadar yüzyıllar boyunca süre gelmiş bir geleneğe de bağlıdır. Buradaki sivil yapılanma İslam kurallarına uygun yaşam biçiminin Kuzey Mezopotamya mimarisi ile bezeme tekniklerinden oluşan bir mimariyi yansıtmaktadır. Bunun sonucu olarak kalın taş duvarlar, düz damlar ve tonozlu kemerlerden oluşan evlerde Osmanlı mimarisinin de etkisiyle sofa ve avlulu yapı tiplerini de ortaya çıkarmıştır. Osmanlı mimarisinin tipik örekleri arasında yer alan harem ve selamlıklı evler burada ayrı ayrı yapılar olarak tasarlanmıştır. Böylece bu iki ayrı yapı aynı avluda bir iç kapı ile birbirlerine bağlanmıştır. Bazı örneklerde ise harem ve selamlık bir duvarla birbirlerinden ayrılmış, sokaktan ayrı kapılarla içeriye girilmektedir. Günümüzde ise bu evler ayrı yapılar olarak düşünülmektedir. Bir bakıma bu tür evler kendilerine özgü birer küçük saray olarak da düşünülmelidir. Dıştan yalın görünümlerine rağmen içeriden zengin bezemeli bir görünüme sahiptirler.

Şanlıurfa evleri bazalt taş döşeli dar sokaklara kapalı yüksek duvarlıdır. Bu yapılanmada korunma amacı da ön plana çıkmıştır. Sokağa taşan ikinci katlarda çardak köşk ismi verilen bölümler sokağın büyük bir bölümünü de üstten kaplamıştır. Kabaltı denilen sokağın bir bölümünü örten bölümler Tetirbe olarak isimlendirilen çıkmalarla dışa taşırılmışlardır.


Şanlıurfa, Yusuf Paşa Mahallesi Vezir Hamamı doğusundaki Zincirli Sokak ile Yıldız Meydanı'nın kuzey¬doğusundaki Yorgancı Sokak’ta bu özellikleri yansıtan yapılanma görülmektedir. Sultan Hamamı'ndan Kale Boynu'na çıkan Hacı Abo Yokuşu üzerindeki meşhur Hacı Abo Kabaltısı, şehirde çok sayıda karşılaşılan kabaltıların en uzun görünümlü olanıdır. Ayrıca Horoz Tetirbesi, Reji Tetirbesi, Bekmez Tetirbesi de Şanlıurfa’da günümüze gelebilmiştir. Bidik Meydanı, Karpuz Meydanı, Hokka Meydanı, Bıçakcı Meydanı, Ellisekiz Meydanı, Türk Meydanı gibi meydanlar da sokakları birbirine bağlayan önemli kavşak noktalarıdır.

Şanlıurfa evlerine bu dar sokaklardan oldukça görkemli kapılardan girilmektedir. Bu kapılar tahta, tutya (çinko) kaplamalı olara iki ayrı guruptan meydana gelmişlerdir. Çoğunlukla bu kapılar üç ayrı parçadan meydana gelmiştir. Bir ve ikinci parçalar kapıyı oluşturan çenetli kapı denilen yüksek kanatlardan meydana gelmiştir. Bunlar boyut olarak bir devenin veya atın rahatça geçebileceği genişlik ve yüksekliktedir. Üçüncü parça ise kapının solunda normal bir insanın geçebileceği ölçüde, yerden 40–50 cm. yüksekliğinde küçük, kemerli ve insanların günlük yaşamlarında kullandığı kapılardır. Ayrıca bu kapılarda, kapı döveceği denilen iri yuvarlak başlıklı çivilerle yapılmış ay yıldız motifleri, kuş, el, palmet, rozet şeklinde kapı tokmakları da bulunmaktadır. Kapıların iç kısımlarına da zormak veya zoğnak denilen ağaç süreceklerle de kapılar emniyete alınmıştır. Bunların bir ucu duvarın içerisine sokulmuştur. Kapılarda zengin görünümlü alınlıklar, taş süslemelerde dikkati çekmektedir. Yatay konumda mukarnas frizleri, kitabeler, geometrik motifler ve sekizgen rozetlerde sıkça uygulanmıştır.

Giriş kapısından, kapı arası denilen sivri veya çapraz tonozlu bir koridorla iç avluya ulaşılmaktadır. Çoğu kez burada bir çeşme ve curum denilen bir su yalağı bulunmaktadır. Bu avlular dikdörtgen veya kare planlı olup, Şanlıurfa evlerinin en dikkati çeken bölümlerini meydana getirmiştir. Burada hizmete yönelik odalar, üst kata çıkan merdivenler, kuzey köşede bir eyvan bulunmaktadır. Avlu nahir denilen kalker taşları ile kaplanmıştır. Çoğu kez de bu avlunun ortasında bir 250x250 cm. ölçüsünde taş bir havuza yer verilmiştir. Bu avluların en büyük özelliği de kuzeye yönelik yüzlerinin açık tonozlu bir mekân olmalarıdır. Buradaki tonozlar yöreye egemen Artuklu Mimari, Suriye geleneğini yansıtan taş süslemelerin, özellikle rozet ve palmetlerin bolca kullanılmış olmalarıdır. Hamamlar ise yine bu yer katında yapılmışlardır. Üst katlarda köşk oda (başoda) yatak odaları bulunmaktadır. Avludan taş basamaklara bir gezinti terasına (gezenek) çıkılır. Odalar burada bazen bir sofa, bazen de bu gezeneğin çevresinde sıralanmışlardır.

Selamlık ve haremlikli evlerde, selamlık girişinde konukların ilk anda ağırlandıkları küçük bir avlu bulunmaktadır. Ayrıca burada konuklara ayrılmış bir veya iki oda konukların hayvanları için develik (ahır) ve helâlar bulunmaktadır. Bu bölümler harem avlusunu görmeyecek biçimde olup çoğu kez de üzerine bundan ötürü ikinci kat yapılmamıştır. Ev halkının güncel yaşantısını sürdürdüğü harem, selamlıktan daha büyük ve daha detaylı olarak düzenlenmiştir. Haremliğin kendine özgü bir avlusu vardır. Bu avlunun cephesi güneye yöneliktir. Burada kışlık eyvan ve iki yanında da kış oturacağı denilen birer oda bulunmaktadır. Bu odalar zeminden 1.00–1.50 m. yüksekliğinde olup, alt kısımlarına zerzembe (zir-i zemin) denilen kilerlere yer verilmiştir. Harem avlusunda tandırlık denilen mutfağa, odunluğa da yer verilmiştir. Buraya yerleştirilen hamamlar sıcaklık ve soğukluk bölümlerinden oluşmuş, 3-4 kurnalıdır. Bazı örneklerde hamamın içerisine küçük boyutta bir de şadırvan eklenmiştir.

Şanlıurfa evlerindeki odaların dar kenarları boyunca, yerden 20 cm. yüksekliğinde gedemeç denilen bir pabuçluk bulunmaktadır. Odaların duvarları çoğu kez ahşap ile kaplanmıştır. Buralara camlı duvarla, camhane denilen aynalı yüklükler ve nişler sıralanmıştır. Ağaç işlerindeki bezemeler çoğunlukla ıhlamur ağacından taklit kündekâri tekniğinde oymalı süslemelerdir. Bu süslemelerde zengin bir motif çeşitliliği ile karşılaşılmaktadır. Evlerin avluya yönelik cephelerinde ise zengin bir taş bezeme dikkati çekmektedir. Bu bezeme bitkisel ve geometrik motiflerden oluşmuştur. Ayrıca altıgenler, sekizgenler ve rozetler de dikkati çekmektedir. Oda kapıları üzerinde duvarlara gömülmüş yarım daire şeklinde aşağıya sarkık durumda palmetlerle süslü yağmurluklar, dama yakın duvarlar üzerinde mukarnas frizleri de sıkça kullanılmıştır. Avluyu çevreleyen duvarların dama yakın bölümlerine kuş takası denilen bir bakıma kuş evleri yapılmıştır.

Şanlıurfa evlerinde hayat veya avlu içerisinde yer alan kuyulara da özen gösterilmiştir. Bunların bilezik ve dolap (çıkrık) taşları zengin bezemelidir. Baz kuyu duvarları düzgün kesme taşlarla örülmüş, inip çıkmayı sağlamak amacıyla da içersine el ve ayakların girebileceği biçimde oyuklar açılmıştır. Şehrin yüksek kesimlerindeki, kuyuların açılamadığı evlerde ise avlulara sarnıçlar yapılmış ve su gereksinimi buradan sağlanmıştır.

Şanlıurfa evlerinde eyvanlara büyük önem verilmiştir. Yılın 7-8 ayının sıcak geçtiği yöredeki evlerde eyvanlar daha serin olduğundan ev halkı yaşamının büyük bir bölümünü burada geçirmektedir. Bazı örneklerde ise bu eyvanların alt kat yerine dam üzerinde yer aldığı da görülmüştür. İl merkezindeki Nebo, Hacı İmam Efendi Evi, Osman Çiftbudak Evi, Parmaksız Şemsi Evi ve Çubukçular Evi bunun tipik örnekleridir. Bazı örneklerde ise, evlerin batı ve doğu yönlerinde üçüncü bir eyvana yer verildiği de görülmüştür. Bunun için de eyvanların iki yanı taş sedirli olup, arka duvarlarındaki nişlere hava akımını sağlayan, serinlik veren baca şeklinde hava kanalları açılmıştır. Bu kanallar dam üzerindeki nişli bir rüzgârlıkla son bulmuştur. Evlerin üst örtüsü toprak damlı olduğundan bu rüzgârlıklar aynı zamanda mihrap görevini de yapmışlardır.

Şanlıurfa evlerinin üzeri çapraz tonoz veya mertek denilen direkler üzerine düz toprak damlıdır. Bazı örneklerde ise bunların üzerine nehit denilen düzgün kesme taş döşendiği görülmüştür. Damların çevresini zikzak veya boğumlu kesilmiş taşlar çevirmiştir. Evlerin yapımında, ormanlık alanlardan yoksun oluş ve şehrin güneybatı kesimindeki dağlardaki kalker taşlarının bol oluşu ve bunlar arasında Urfa Taşı denilen ve kolay işlenebilen taş cinslerinin sivil mimaride ana malzeme olarak taşın kullanılmasında etkili olmuştur.

Şanlıurfa’da şehrin varlıklı kesimi genellikle güzel manzaralı yerlere saray niteliğinde köşk ve konaklar yaptırmışlardır. Bunların başında da kesme taştan yapılan Kürkçüzâde Mahmûd Nedim Efendi Konağı, Osman Efendi Konağı, Ömer Edip Efendi ve Şair Sakıb Efendi Konağı, Hacı Kamilzâde Yusuf Ziya Efendi Konağı, Sakıplardan Halil Bey'in Aynalı Köşkü gelmektedir. Ayrıca 1983 yılında yıktırılarak yerine Cebeci İşhanı yaptı¬rılan Vali Konağı ise kesme taşın modern mimariye uygulanışını gösteren ilk örneklerden olmasından ötürü ayrı bir önem taşıyordu.

Kürkçüzâde Mahmûd Nedim Efendi Konağı

Atatürk Mahallesi'ndeki Kehriz Sokak ile Hastane Caddesi arasına, Kürkçüzâde Mahmûd Nedim Efendi tarafından 1903 yılında yaptırılmış¬ olan bu konak Avrupa mimarisi ile geleneksel Urfa evi mima¬risini kaynaştıran bir yapıdır. Oldukça geniş bir alana yayılan konak, haremlik ve selamlık bölümlerinden meydana gelmiştir. Haremlik bölümünü oluşturan kesme taştan iki katlı yapının doğuya bakan cephesi ortada bir eyvan ve zarif sütunlarla hareketlendirilmiştir. Bu cephenin iki yanına eyvandan dışarıya taşan bir görü¬nüm verilmiştir. Doğu cepheye nazaran daha az ha¬reketli olan batı cephede dikdörtgen ve elips pence¬reler ve ortasındaki ince sütunlarla ayrılmıştır. Ayrıca eyvan niteliğindeki üç gözlü büyük bir pencere ile cephe görünümü daha da görkemli bir duruma ulaşmıştır.

Küçük Hacı Mustafa Hacıkâmiloğlu Konağı (Vilâyet Konukevi)

Şanlıurfa il merkezinde, Vali Fuat Bey Caddesi'nin (Büyükyol) Halil-ür Rahman Gölü'ne yakın kesi¬minde Selahaddin Eyyûbi Camisi'nin batısında bulunan bu konak, emekli valilerden Cemal Mirkelamoğlu'nun varislerinin maddi ve manevi yardımları ile Şanlıurfa Valiliği'nce İl Özel İdaresi adına 1991 yılında satın alınarak restore edilmiştir.

XIX.yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen konak haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. Yapımında Urfa taşı kullanılmıştır. İki katlı selamlığa kuzey cephedeki kapıdan girilmektedir. Selamlık bölümünün zemin katında develik, bir tuvalet ve hizmetçi oda¬ları bulunmaktadır. İkinci katta erkek konuklara ayrılmış odalar ve kuzeye bakan cephesinde eyvan görünümlü iki mekân bulunmaktadır. Bu bölümde de dekoratif bezemeye önem verilmiştir. Selamlığın güneyinden de hareme geçilmektedir. Harem, geleneksel biçimde yapılmış olup, Urfa evlerinin simgesi olan havuzlu bir hayatın çevresinde gezenekli balkon ve odalar ile bodrumunda da zerzembe (kiler) bulunmaktadır. Hayatın güneydoğu köşesine de tandırlık yerleştirilmiştir.

Güney cephe tamamen revaklı olup, burada altlı üstlü birer oda, batıda sokağa açılan kapı bulunmaktadır. Duvarlar ortadan iki sütunla iki bölüme ayrılmış ve buraya da kuş takası (kuş evi) yerleştirilmiştir.

Şair Sakıp Efendi Köşkü

Şair Sakıp Efendi (1796–1876) tarafından yaptırılan bu konak, Halepli Bahçe içerisindedir. Nedim Efendi Konağında olduğu gibi haremlik ve selâmlık bölümlü olarak geniş bir bahçe içerisindedir. Konak1985 yılında Şanlıurfa Belediyesi tarafından onarılmış olup, günümüzde Park ve Bahçeler Müdürlüğü olarak kullanılmaktadır.

İki katlı olan konak, doğu batı yönünde uzanan dikdörtgen planlıdır. Alt katta, kuzey cephede ortada beşik tonozlu büyük bir ey¬van ve onun yanında da birer oda yer almaktadır. Üzeri çatı ile örtülü ikinci katın ön tarafı, sütunlu iki kemerle ge¬zenek haline getirilmiştir. Bunun iki yanına da odalar yerleştirilmiştir. İkinci katın doğusunda yer alan odanın duvarlarını Sakıp Efendi'nin mavi boyalı ahşap üzerine ta’lik yazılı 1845 tarihli bir şiiri çepeçevre dolaşmaktadır. Ayrıca konak avlusunun batı¬sında soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümlerinden oluşan küçük bir de hamam vardır.

Abdülkadir Hakkari Evi

Şanlıurfa Cami-i Kebir (Ulu Camii) Mahallesi Yorgancı Sokak’ta bulunan bu ev de harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölüm halindedir. Enikli bir kapı ile girilen haremin alt ve üstü hayat olmak üzere iki ayrı bölüm halindedir. Bunlardan aşağı hayatın kuzey ve güney cepheleri revaklı olup, sütunlar üzerine oturmuştur. Bu bölümde mutfak, odunluk, zerzembe, develik ve bir de oda bulunmaktadır.

Kuzeydoğu köşesinden bir merdivenle üst kattaki hayat bölümüne çıkılmaktadır. Kuzey cephede ortada büyük bir eyvan ile ikişer odaya yer verilmiştir. Bunların üzeri düz ahşap bir tavanla örtülmüştür.

Selamlığın girişinde bir oda ve bir ahır bulunmaktadır. Güney yönündeki bir merdivenle de üst kata çıkılır. Bu bölümün ortasında bir eyvan, doğu ve batısında da birer odaya yer verilmiştir. Bu odalardan birisi üzerindeki h.1283 (1866) tarihi büyük olasılıkla evin yapım tarihidir.

Devlet Güzel Sanatlar Galerisi (Hacı Hafızlar Evi)

Şanlıurfa’da Karameydan mevkiinde, günümüzde Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılan Hacı Hafızlar Evi harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Şanlıurfa’nın sivil mimari örneklerinin en güzellerinden biri olan bu ev Hacı Hazıflar lakabı ile tanınan bir aileye aittir. Giriş kapısı üzerindeki kitabeden de 1888 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Sonraki yıllarda Hacı Abdurrahman Ağa ailesine geçen bu evi Kültür Bakanlığı son sahibi Hacı Mahmut İzgördü’den 1979 yılında satın alarak restore etmiş, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olarak da kullanıma açmıştır.

Evin güney cephesindeki kitabeli kapısından selamlık kısmına girilmektedir. Tonoz örtülü, giriş dehlizinin sağında ve solunda birer oda bulunmaktadır. Soldaki büyük odanın avluya bakan cephesi üç gözlü revaklı olup, yuvarlak sütunlar üzerine oturtulmuştur. Kuzey yönündeki develiğin ön kısmı da paye üzerine oturtulmuş çapraz tonozlu iki göz eyvandan meydana gelmiştir. Ayrıca avlunun doğusunda çapraz tonozlu mekânlar ile bir hela ve dama çıkan üzeri kapalı taş bir merdiven bulunmaktadır. Günümüzde develik kısmı resim galerisi olarak kullanılmaktadır.

Selamlık avlusunun batısındaki duvarda bulunan bir kapıdan hareme geçilmektedir. Bunun yanı sıra haremin sokağa bakan güney cephesinde de ikinci bir kapı daha bulunmaktadır. Harem avlusu kare planlı olup, ortada bir eyvan, yanlarında da birer oda vardır. Buradaki kuzey yönünde uzanan eyvanın alt kısmı zerzembe olarak değerlendirilmiştir. Şanlıurfa evlerinde ender olarak karşılaşılan üçüncü eyvan da harem avlusunun güneybatı köşesindedir. Bu eyvanın kuzeyinde tandırlık ve odunluk, kuzeybatısında tek kubbeli küçük bir de hamamı bulunmaktadır.

Harran Üniversitesi Kültür Evi (Akçarlar Evi)

Şanlıurfa evlerinin en güzel örneklerinden biri olan Akçarlar Evi’nin yapım tarihi bilinmemektedir. Bununla beraber yanındaki Şefik Tenekeci Evi’nin 1735 tarihli kitabesine dayanılarak bu evin de XVIII. yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır.

Harap durumdaki bu ev Harran Üniversitesi tarafından 1993 yılında satın alınmış, 1994–2001 tarihleri arasında restore edilmiş ve 12 Ekim 2001’de Harran Üniversitesi Kültür Evi olarak hizmete açılmıştır.

Akçarlar Evi arazinin meyline uyularak aşağıdan yukarıya doğru kademeli bir biçimde yükselmektedir. Beş avlulu bir plan şemasında harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Evin avlularının aşağıda kalan bölümleri diğerinin terası durumundadır. Güneydeki gösterişli bir kapı ile içerisine girilen selamlığın zemin katında küçük bir avlu, iki oda ve bir de mağara bulunmaktadır. Bunun üzerindeki ikinci avludaki oda erkek konuklara ayrılmıştır.

Selamlığın doğu yönündeki kapısından üst katlara çıkılmaktadır. Burada üzeri çapraz tonozla örtülü uzun bir dehliz bulunmaktadır. Batıdaki ara kapı ile haremin birinci avlusuna, evin de üçüncü avlusuna geçilmektedir. Bu avlunun kuzey cephesinin ortasında beşik tonozlu bir eyvan ve iki yanında da üzerleri çapraz tonozlu birer oda, batısında da mutfak, güneybatısında da bir duvar çeşmesi bulunmaktadır. Buradaki eyvan ve odaların arkasında kiler olarak kullanılan, kayalara oyulmuş büyük bir mağara da dikkati çekmektedir. Mu mağaraların arkasına da kayalara oyulmuş karlıklar yapılmıştır.

Günümüzde haremin birinci avlusu ve iki odası geleneksel Urfa evi olarak düzenlenmiştir. Mağaraya ise kafeterya yapılmış, aynı zamanda buradan da seminer ve konferans salonu olarak yararlanılmaktadır.

Şanlıurfa evleri arasında bunların dışında, Cami-i Kebir Mahallesi’nde Hacı İmam Demirkol Evi, Hacıbanlar Evi; 12 Eylül Caddesi’nde Kürkçüzâde Halil Hafız Evi, Hacı Bekir Pabuççu Evi; Ellisekiz Meydanı’nda Akyüzler Evi ve Halil’ür Rahman Camisi yakınında Çardaklı Köşk bulunmaktadır.

Harran Evleri

Şanlıurfa Harran ilçesinin sivil mimari örneklerinden Harran Evleri yörenin ilgi çeken yapıları arasındadır. Bu evler bindirme tekniğinde yapılmış, üzerleri külah biçiminde kubbelerle örtülmüştür.

Sivil mimaride kubbeli evlerin geçmişinin de düz damlı evler kadar eski olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Nitekim Musul yakınında Arpachiyah, Tiflis yakınında Schulaveri ve Kıbrıs’ta yapılan kazılarda bunlara benzer kubbeli evlere rastlanmıştır. Bu tür yapılar daha çok MÖ.6000 yıllarına kadar tarihlendirilmektedir. Bu tür sivil mimari örnekleri Mezopotamya ve Ege’de de MÖ.3000 yıllarına kadar yoğun biçimde yapılmıştır. Ayrıca İtalya’nın Apulya bölgesindeki kırsal kesimlerde Harran evlerine benzeyen bu tür bindirme tekniği ile yapılmış kubbeli yapılarla karşılaşılmıştır.

XX. yüzyılın başında Anadolu’da yapılan araştırmalarda Urfa ve Birecik arasında kubbeli evlerin yoğun biçimde yapıldıkları görülmektedir. Bu tür evler Suruç ve çevresinde, Urfa-Akçakale arasında ve Harran çevresinde bulunmaktadır. Harran evleri tuğla kubbelerle örülmüş, diğerleri ise kerpiçten yapılmışlardır. Harran evlerindeki kubbelerin tuğla ile örülmesinin nedeni yörede bol miktarda tuğla malzemesinin bulunmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca yörede ağacın olmayışı da bunun bir başka nedenidir.

Harran ilçesinin güney kesiminde yoğunlaşan bu evler eski kent kalıntıları üzerine yaklaşık 150-200 yıl öncesi yapılmışlardır. Bu bölge 1979 yılında Arkeolojik ve Kentsel sit alanı olarak ilan edilmiş ve böylece sayıları bine yaklaşan bu evler koruma altına alınmıştır.

Harran evleri kare veya kareye yakın bir alt yapı üzerinde bindirme tekniğinde örülen, yukarıya doğru gittikçe daralan ve konik bir külahla sonuçlanan tuğla yapılardır. İçeriden kubbeli olan bu üst örtüye geçiş basit tromplar ve pandantiflerle sağlanmıştır. Yükseklikleri 5 m.yi aşmayan bu kubbeler 30–40 tuğla dizisi ile örülmüştür.

Kubbeli evler ikili, üçlü, dörtlü, beşli ve altılı gruplar içermektedir. Bunlar içeriden kemerlerle birbirlerine bağlanmış ve böylece geniş mekânlar elde edilmiştir. Bu kubbelerin bir özelliği de üzerlerinin açık bırakılmış olmalarıdır. Bu açıklık içerideki dumanın dışarıya çıkmasını sağladığı gibi aynı zamanda da iç mekânın aydınlanmasını sağlamaktadır. Kubbelerin onarılması için, yan kısımlarına zaman zaman tırmanma çıkıntıları yapılmıştır.

Harran evlerinin duvarları ve üst örtüleri balçık harçla sıvanmıştır. Aynı sistem içeride de uygulanmıştır. Harran evleri yazları serin, kışları da sıcaktır.

Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraflar, www.sutso.org.tr, www.sanliurfa.gov.tr, www.empamelak.com.tr ve www.trekearth.com adreslerinden alınmıştır.
Haberin kaynağı için tıklayınız



Şanlıurfa Sivil Mimarisinin Anadolu’da kendine

özgü ayrı bir konumu vardır. Bu yapılanma yörenin

iklim koşullarına olduğu kadar yüzyıllar boyunca

süre gelmiş bir geleneğe de bağlıdır. Buradaki

sivil yapılanma İslam kurallarına uygun yaşam

biçiminin Kuzey Mezopotamya mimarisi ile bezeme

tekniklerinden oluşan bir mimariyi yansıtmaktadır.

Bunun sonucu olarak kalın taş duvarlar, düz damlar

ve tonozlu kemerlerden oluşan evlerde Osmanlı

mimarisinin de etkisiyle sofa ve avlulu yapı

tiplerini de ortaya çıkarmıştır. Osmanlı

mimarisinin tipik örekleri arasında yer alan harem

ve selamlıklı evler burada ayrı ayrı yapılar

olarak tasarlanmıştır. Böylece bu iki ayrı yapı

aynı avluda bir iç kapı ile birbirlerine

bağlanmıştır. Bazı örneklerde ise harem ve

selamlık bir duvarla birbirlerinden ayrılmış,

sokaktan ayrı kapılarla içeriye girilmektedir.

Günümüzde ise bu evler ayrı yapılar olarak

düşünülmektedir. Bir bakıma bu tür evler

kendilerine özgü birer küçük saray olarak da

düşünülmelidir. Dıştan yalın görünümlerine rağmen

içeriden zengin bezemeli bir görünüme sahiptirler.

Şanlıurfa evleri bazalt taş döşeli dar sokaklara

kapalı yüksek duvarlıdır. Bu yapılanmada korunma

amacı da ön plana çıkmıştır. Sokağa taşan ikinci

katlarda çardak köşk ismi verilen bölümler sokağın

büyük bir bölümünü de üstten kaplamıştır. Kabaltı

denilen sokağın bir bölümünü örten bölümler

Tetirbe olarak isimlendirilen çıkmalarla dışa

taşırılmışlardır.

Şanlıurfa, Yusuf Paşa Mahallesi Vezir Hamamı

doğusun¬daki Zincirli Sokak ile Yıldız Meydanı'nın

kuzey¬doğusundaki Yorgancı Sokak’ta bu özellikleri

yansıtan yapılanma görülmektedir. Sultan

Hamamı'ndan Kale Boynu'na çıkan Hacı Abo Yokuşu

üzerindeki meşhur Hacı Abo Kabaltısı, şehirde çok

sayıda karşılaşılan kabaltıların en uzun görünümlü

olanıdır. Ayrıca Horoz Tetirbesi, Reji Tetirbesi,

Bekmez Tetirbesi de Şanlıurfa’da günümüze

gelebilmiştir. Bidik Meydanı, Karpuz Meydanı,

Hokka Meydanı, Bıçakcı Meydanı, Ellisekiz Meydanı,

Türk Meydanı gibi meydanlar da sokakları birbirine

bağlayan önemli kavşak noktalarıdır.

Şanlıurfa evlerine bu dar sokaklardan oldukça

görkemli kapılardan girilmektedir. Bu kapılar

tahta, tutya (çinko) kaplamalı olara iki ayrı

guruptan meydana gelmişlerdir. Çoğunlukla bu

kapılar üç ayrı parçadan meydana gelmiştir. Bir ve

ikinci parçalar kapıyı oluşturan çenetli kapı

denilen yüksek kanatlardan meydana gelmiştir.

Bunlar boyut olarak bir devenin veya atın rahatça

geçebileceği genişlik ve yüksekliktedir. Üçüncü

parça ise kapının solunda normal bir insanın

geçebileceği ölçüde, yerden 40–50 cm.

yüksekliğinde küçük, kemerli ve insanların günlük

yaşamlarında kullandığı kapılardır. Ayrıca bu

kapılarda, kapı döveceği denilen iri yuvarlak

başlıklı çivilerle yapılmış ay yıldız motifleri,

kuş, el, palmet, rozet şeklinde kapı tokmakları da

bulunmaktadır. Kapıların iç kısımlarına da zormak

veya zoğnak denilen ağaç süreceklerle de kapılar

emniyete alınmıştır. Bunların bir ucu duvarın

içerisine sokulmuştur. Kapılarda zengin görünümlü

alınlıklar, taş süslemelerde dikkati çekmektedir.

Yatay konumda mukarnas frizleri, kitabeler,

geometrik motifler ve sekizgen rozetlerde sıkça

uygulanmıştır.

Giriş kapısından, kapı arası denilen sivri veya

çapraz tonozlu bir koridorla iç avluya

ulaşılmaktadır. Çoğu kez burada bir çeşme ve curum

denilen bir su yalağı bulunmaktadır. Bu avlular

dikdörtgen veya kare planlı olup, Şanlıurfa

evlerinin en dikkati çeken bölümlerini meydana

getirmiştir. Burada hizmete yönelik odalar, üst

kata çıkan merdivenler, kuzey köşede bir eyvan

bulunmaktadır. Avlu nahir denilen kalker taşları

ile kaplanmıştır. Çoğu kez de bu avlunun ortasında

bir 250x250 cm. ölçüsünde taş bir havuza yer

verilmiştir. Bu avluların en büyük özelliği de

kuzeye yönelik yüzlerinin açık tonozlu bir mekân

olmalarıdır. Buradaki tonozlar yöreye egemen

Artuklu Mimari, Suriye geleneğini yansıtan taş

süslemelerin, özellikle rozet ve palmetlerin bolca

kullanılmış olmalarıdır. Hamamlar ise yine bu yer

katında yapılmışlardır. Üst katlarda köşk oda

(başoda) yatak odaları bulunmaktadır. Avludan taş

basamaklara bir gezinti terasına (gezenek)

çıkılır. Odalar burada bazen bir sofa, bazen de bu

gezeneğin çevresinde sıralanmışlardır.

Selamlık ve haremlikli evlerde, selamlık girişinde

konukların ilk anda ağırlandıkları küçük bir avlu

bulunmaktadır. Ayrıca burada konuklara ayrılmış

bir veya iki oda konukların hayvanları için

develik (ahır) ve helâlar bulunmaktadır. Bu

bölümler harem avlusunu görmeyecek biçimde olup

çoğu kez de üzerine bundan ötürü ikinci kat

yapılmamıştır. Ev halkının güncel yaşantısını

sürdürdüğü harem, selamlıktan daha büyük ve daha

detaylı olarak düzenlenmiştir. Haremliğin kendine

özgü bir avlusu vardır. Bu avlunun cephesi güneye

yöneliktir. Burada kışlık eyvan ve iki yanında da

kış oturacağı denilen birer oda bulunmaktadır. Bu

odalar zeminden 1.00–1.50 m. yüksekliğinde olup,

alt kısımlarına zerzembe (zir-i zemin) denilen

kilerlere yer verilmiştir. Harem avlusunda

tandırlık denilen mutfağa, odunluğa da yer

verilmiştir. Buraya yerleştirilen hamamlar

sıcaklık ve soğukluk bölümlerinden oluşmuş, 3-4

kurnalıdır. Bazı örneklerde hamamın içerisine

küçük boyutta bir de şadırvan eklenmiştir.

Şanlıurfa evlerindeki odaların dar kenarları

boyunca, yerden 20 cm. yüksekliğinde gedemeç

denilen bir pabuçluk bulunmaktadır. Odaların

duvarları çoğu kez ahşap ile kaplanmıştır.

Buralara camlı duvarla, camhane denilen aynalı

yüklükler ve nişler sıralanmıştır. Ağaç

işlerindeki bezemeler çoğunlukla ıhlamur ağacından

taklit kündekâri tekniğinde oymalı süslemelerdir.

Bu süslemelerde zengin bir motif çeşitliliği ile

karşılaşılmaktadır. Evlerin avluya yönelik

cephelerinde ise zengin bir taş bezeme dikkati

çekmektedir. Bu bezeme bitkisel ve geometrik

motiflerden oluşmuştur. Ayrıca altıgenler,

sekizgenler ve rozetler de dikkati çekmektedir.

Oda kapıları üzerinde duvarlara gömülmüş yarım

daire şeklinde aşağıya sarkık durumda palmetlerle

süslü yağmurluklar, dama yakın duvarlar üzerinde

mukarnas frizleri de sıkça kullanılmıştır. Avluyu

çevreleyen duvarların dama yakın bölümlerine kuş

takası denilen bir bakıma kuş evleri yapılmıştır.

Şanlıurfa evlerinde hayat veya avlu içerisinde yer

alan kuyulara da özen gösterilmiştir. Bunların

bilezik ve dolap (çıkrık) taşları zengin

bezemelidir. Baz kuyu duvarları düzgün kesme

taşlarla örülmüş, inip çıkmayı sağlamak amacıyla

da içersine el ve ayakların girebileceği biçimde

oyuklar açılmıştır. Şehrin yüksek kesimlerindeki,

kuyuların açılamadığı evlerde ise avlulara

sarnıçlar yapılmış ve su gereksinimi buradan

sağlanmıştır.

Şanlıurfa evlerinde eyvanlara büyük önem

verilmiştir. Yılın 7-8 ayının sıcak geçtiği

yöredeki evlerde eyvanlar daha serin olduğundan ev

halkı yaşamının büyük bir bölümünü burada

geçirmektedir. Bazı örneklerde ise bu eyvanların

alt kat yerine dam üzerinde yer aldığı da

görülmüştür. İl merkezindeki Nebo, Hacı İmam

Efendi Evi, Osman Çiftbudak Evi, Parmaksız Şemsi

Evi ve Çubukçular Evi bunun tipik örnekleridir.

Bazı örneklerde ise, evlerin batı ve doğu

yönlerinde üçüncü bir eyvana yer verildiği de

görülmüştür. Bunun için de eyvanların iki yanı taş

sedirli olup, arka duvarlarındaki nişlere hava

akımını sağlayan, serinlik veren baca şeklinde

hava kanalları açılmıştır. Bu kanallar dam

üzerindeki nişli bir rüzgârlıkla son bulmuştur.

Evlerin üst örtüsü toprak damlı olduğundan bu

rüzgârlıklar aynı zamanda mihrap görevini de

yapmışlardır.

Şanlıurfa evlerinin üzeri çapraz tonoz veya mertek

denilen direkler üzerine düz toprak damlıdır. Bazı

örneklerde ise bunların üzerine nehit denilen

düzgün kesme taş döşendiği görülmüştür. Damların

çevresini zikzak veya boğumlu kesilmiş taşlar

çevirmiştir. Evlerin yapımında, ormanlık

alanlardan yoksun oluş ve şehrin güneybatı

kesimindeki dağlardaki kalker taşlarının bol oluşu

ve bunlar arasında Urfa Taşı denilen ve kolay

işlenebilen taş cinslerinin sivil mimaride ana

malzeme olarak taşın kullanılmasında etkili

olmuştur.

Şanlıurfa’da şehrin varlıklı kesimi genellikle

güzel manzaralı yerlere saray niteliğinde köşk ve

konaklar yaptırmışlardır. Bunların başında da

kesme taştan yapılan Kürkçüzâde Mahmûd Nedim

Efendi Konağı, Osman Efendi Konağı, Ömer Edip

Efendi ve Şair Sakıb Efendi Konağı, Hacı Kamilzâde

Yusuf Ziya Efendi Konağı, Sakıplardan Halil Bey'in

Aynalı Köşkü gelmektedir. Ayrıca 1983 yılında

yıktırılarak yerine Cebeci İşhanı yaptı¬rılan Vali

Konağı ise kesme taşın modern mimariye

uygulanışını gösteren ilk örneklerden olmasından

ötürü ayrı bir önem taşıyordu.


Kürkçüzâde Mahmûd Nedim Efendi Konağı

Atatürk Mahallesi'ndeki Kehriz Sokak ile Hastane

Caddesi arasına, Kürkçüzâde Mahmûd Nedim Efendi

tarafından 1903 yılında yaptırılmış¬ olan bu konak

Avrupa mimarisi ile geleneksel Urfa evi

mima¬risini kaynaştıran bir yapıdır. Oldukça geniş

bir alana yayılan konak, haremlik ve selamlık

bölümlerinden meydana gelmiştir. Haremlik bölümünü

oluşturan kesme taştan iki katlı yapının doğuya

bakan cephesi ortada bir eyvan ve zarif sütunlarla

hareketlendirilmiştir. Bu cephenin iki yanına

eyvandan dışarıya taşan bir görü¬nüm verilmiştir.

Doğu cepheye nazaran daha az ha¬reketli olan batı

cephede dikdörtgen ve elips pence¬reler ve

ortasındaki ince sütunlarla ayrılmıştır. Ayrıca

eyvan niteliğindeki üç gözlü büyük bir pencere ile

cephe görünümü daha da görkemli bir duruma

ulaşmıştır.


Küçük Hacı Mustafa Hacıkâmiloğlu Konağı (Vilâyet

Konukevi)

Şanlıurfa il merkezinde, Vali Fuat Bey Caddesi'nin

(Büyükyol) Halil-ür Rahman Gölü'ne yakın

kesi¬minde Selahaddin Eyyûbi Camisi'nin batısında

bulunan bu konak, emekli valilerden Cemal

Mirkelamoğlu'nun varislerinin maddi ve manevi

yardımları ile Şanlıurfa Valiliği'nce İl Özel

İdaresi adına 1991 yılında satın alınarak restore

edilmiştir.

XIX.yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen konak

haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölümden

meydana gelmiştir. Yapımında Urfa taşı

kullanılmıştır. İki katlı selamlığa kuzey

cephedeki kapıdan girilmektedir. Selamlık

bölümünün zemin katında develik, bir tuvalet ve

hizmetçi oda¬ları bulunmaktadır. İkinci katta

erkek konuklara ayrılmış odalar ve kuzeye bakan

cephesinde eyvan görünümlü iki mekân

bulunmaktadır. Bu bölümde de dekoratif bezemeye

önem verilmiştir. Selamlığın güneyinden de hareme

geçilmektedir. Harem, geleneksel biçimde yapılmış

olup, Urfa evlerinin simgesi olan havuzlu bir

hayatın çevresinde gezenekli balkon ve odalar ile

bodrumunda da zerzembe (kiler) bulunmaktadır.

Hayatın güneydoğu köşesine de tandırlık

yerleştirilmiştir.

Güney cephe tamamen revaklı olup, burada altlı

üstlü birer oda, batıda sokağa açılan kapı

bulunmaktadır. Duvarlar ortadan iki sütunla iki

bölüme ayrılmış ve buraya da kuş takası (kuş evi)

yerleştirilmiştir.


Şair Sakıp Efendi Köşkü

Şair Sakıp Efendi (1796–1876) tarafından

yaptırılan bu konak, Halepli Bahçe içerisindedir.

Nedim Efendi Konağında olduğu gibi haremlik ve

selâmlık bölümlü olarak geniş bir bahçe

içerisindedir. Konak1985 yılında Şanlıurfa

Belediyesi tarafından onarılmış olup, günümüzde

Park ve Bahçeler Müdürlüğü olarak

kullanılmaktadır.

İki katlı olan konak, doğu batı yönünde uzanan

dikdörtgen planlıdır. Alt katta, kuzey cephede

ortada beşik tonozlu büyük bir ey¬van ve onun

yanında da birer oda yer almaktadır. Üzeri çatı

ile örtülü ikinci katın ön tarafı, sütunlu iki

kemerle ge¬zenek haline getirilmiştir. Bunun iki

yanına da odalar yerleştirilmiştir. İkinci katın

doğusunda yer alan odanın duvarlarını Sakıp

Efendi'nin mavi boyalı ahşap üzerine ta’lik yazılı

1845 tarihli bir şiiri çepeçevre dolaşmaktadır.

Ayrıca konak avlusunun batı¬sında soğukluk,

sıcaklık ve külhan bölümlerinden oluşan küçük bir

de hamam vardır.


Abdülkadir Hakkari Evi

Şanlıurfa Cami-i Kebir (Ulu Camii) Mahallesi

Yorgancı Sokak’ta bulunan bu ev de harem ve

selamlık olmak üzere iki ayrı bölüm halindedir.

Enikli bir kapı ile girilen haremin alt ve üstü

hayat olmak üzere iki ayrı bölüm halindedir.

Bunlardan aşağı hayatın kuzey ve güney cepheleri

revaklı olup, sütunlar üzerine oturmuştur. Bu

bölümde mutfak, odunluk, zerzembe, develik ve bir

de oda bulunmaktadır.

Kuzeydoğu köşesinden bir merdivenle üst kattaki

hayat bölümüne çıkılmaktadır. Kuzey cephede ortada

büyük bir eyvan ile ikişer odaya yer verilmiştir.

Bunların üzeri düz ahşap bir tavanla örtülmüştür.

Selamlığın girişinde bir oda ve bir ahır

bulunmaktadır. Güney yönündeki bir merdivenle de

üst kata çıkılır. Bu bölümün ortasında bir eyvan,

doğu ve batısında da birer odaya yer verilmiştir.

Bu odalardan birisi üzerindeki h.1283 (1866)

tarihi büyük olasılıkla evin yapım tarihidir.


Devlet Güzel Sanatlar Galerisi (Hacı Hafızlar Evi)

Şanlıurfa’da Karameydan mevkiinde, günümüzde

Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılan

Hacı Hafızlar Evi harem ve selamlık olmak üzere

iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Şanlıurfa’nın

sivil mimari örneklerinin en güzellerinden biri

olan bu ev Hacı Hazıflar lakabı ile tanınan bir

aileye aittir. Giriş kapısı üzerindeki kitabeden

de 1888 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır.

Sonraki yıllarda Hacı Abdurrahman Ağa ailesine

geçen bu evi Kültür Bakanlığı son sahibi Hacı

Mahmut İzgördü’den 1979 yılında satın alarak

restore etmiş, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi

olarak da kullanıma açmıştır.

Evin güney cephesindeki kitabeli kapısından

selamlık kısmına girilmektedir. Tonoz örtülü,

giriş dehlizinin sağında ve solunda birer oda

bulunmaktadır. Soldaki büyük odanın avluya bakan

cephesi üç gözlü revaklı olup, yuvarlak sütunlar

üzerine oturtulmuştur. Kuzey yönündeki develiğin

ön kısmı da paye üzerine oturtulmuş çapraz tonozlu

iki göz eyvandan meydana gelmiştir. Ayrıca avlunun

doğusunda çapraz tonozlu mekânlar ile bir hela ve

dama çıkan üzeri kapalı taş bir merdiven

bulunmaktadır. Günümüzde develik kısmı resim

galerisi olarak kullanılmaktadır.

Selamlık avlusunun batısındaki duvarda bulunan bir

kapıdan hareme geçilmektedir. Bunun yanı sıra

haremin sokağa bakan güney cephesinde de ikinci

bir kapı daha bulunmaktadır. Harem avlusu kare

planlı olup, ortada bir eyvan, yanlarında da birer

oda vardır. Buradaki kuzey yönünde uzanan eyvanın

alt kısmı zerzembe olarak değerlendirilmiştir.

Şanlıurfa evlerinde ender olarak karşılaşılan

üçüncü eyvan da harem avlusunun güneybatı

köşesindedir. Bu eyvanın kuzeyinde tandırlık ve

odunluk, kuzeybatısında tek kubbeli küçük bir de

hamamı bulunmaktadır.


Harran Üniversitesi Kültür Evi (Akçarlar Evi)

Şanlıurfa evlerinin en güzel örneklerinden biri

olan Akçarlar Evi’nin yapım tarihi

bilinmemektedir. Bununla beraber yanındaki Şefik

Tenekeci Evi’nin 1735 tarihli kitabesine

dayanılarak bu evin de XVIII. yüzyılın ilk

yarısında yapıldığı sanılmaktadır.

Harap durumdaki bu ev Harran Üniversitesi

tarafından 1993 yılında satın alınmış, 1994–2001

tarihleri arasında restore edilmiş ve 12 Ekim

2001’de Harran Üniversitesi Kültür Evi olarak

hizmete açılmıştır.

Akçarlar Evi arazinin meyline uyularak aşağıdan

yukarıya doğru kademeli bir biçimde

yükselmektedir. Beş avlulu bir plan şemasında

harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden

meydana gelmiştir. Evin avlularının aşağıda kalan

bölümleri diğerinin terası durumundadır. Güneydeki

gösterişli bir kapı ile içerisine girilen

selamlığın zemin katında küçük bir avlu, iki oda

ve bir de mağara bulunmaktadır. Bunun üzerindeki

ikinci avludaki oda erkek konuklara ayrılmıştır.

Selamlığın doğu yönündeki kapısından üst katlara

çıkılmaktadır. Burada üzeri çapraz tonozla örtülü

uzun bir dehliz bulunmaktadır. Batıdaki ara kapı

ile haremin birinci avlusuna, evin de üçüncü

avlusuna geçilmektedir. Bu avlunun kuzey

cephesinin ortasında beşik tonozlu bir eyvan ve

iki yanında da üzerleri çapraz tonozlu birer oda,

batısında da mutfak, güneybatısında da bir duvar

çeşmesi bulunmaktadır. Buradaki eyvan ve odaların

arkasında kiler olarak kullanılan, kayalara

oyulmuş büyük bir mağara da dikkati çekmektedir.

Mu mağaraların arkasına da kayalara oyulmuş

karlıklar yapılmıştır.

Günümüzde haremin birinci avlusu ve iki odası

geleneksel Urfa evi olarak düzenlenmiştir.

Mağaraya ise kafeterya yapılmış, aynı zamanda

buradan da seminer ve konferans salonu olarak

yararlanılmaktadır.

Şanlıurfa evleri arasında bunların dışında, Cami-i

Kebir Mahallesi’nde Hacı İmam Demirkol Evi,

Hacıbanlar Evi; 12 Eylül Caddesi’nde Kürkçüzâde

Halil Hafız Evi, Hacı Bekir Pabuççu Evi; Ellisekiz

Meydanı’nda Akyüzler Evi ve Halil’ür Rahman Camisi

yakınında Çardaklı Köşk bulunmaktadır.


Harran Evleri

Şanlıurfa Harran ilçesinin sivil mimari

örneklerinden Harran Evleri yörenin ilgi çeken

yapıları arasındadır. Bu evler bindirme tekniğinde

yapılmış, üzerleri külah biçiminde kubbelerle

örtülmüştür.

Sivil mimaride kubbeli evlerin geçmişinin de düz

damlı evler kadar eski olduğu kaynaklardan

öğrenilmektedir. Nitekim Musul yakınında

Arpachiyah, Tiflis yakınında Schulaveri ve

Kıbrıs’ta yapılan kazılarda bunlara benzer kubbeli

evlere rastlanmıştır. Bu tür yapılar daha çok

MÖ.6000 yıllarına kadar tarihlendirilmektedir. Bu

tür sivil mimari örnekleri Mezopotamya ve Ege’de

de MÖ.3000 yıllarına kadar yoğun biçimde

yapılmıştır. Ayrıca İtalya’nın Apulya bölgesindeki

kırsal kesimlerde Harran evlerine benzeyen bu tür

bindirme tekniği ile yapılmış kubbeli yapılarla

karşılaşılmıştır.

XX. yüzyılın başında Anadolu’da yapılan

araştırmalarda Urfa ve Birecik arasında kubbeli

evlerin yoğun biçimde yapıldıkları görülmektedir.

Bu tür evler Suruç ve çevresinde, Urfa-Akçakale

arasında ve Harran çevresinde bulunmaktadır.

Harran evleri tuğla kubbelerle örülmüş, diğerleri

ise kerpiçten yapılmışlardır. Harran evlerindeki

kubbelerin tuğla ile örülmesinin nedeni yörede bol

miktarda tuğla malzemesinin bulunmasından

kaynaklanmaktadır. Ayrıca yörede ağacın olmayışı

da bunun bir başka nedenidir.

Harran ilçesinin güney kesiminde yoğunlaşan bu

evler eski kent kalıntıları üzerine yaklaşık

150-200 yıl öncesi yapılmışlardır. Bu bölge 1979

yılında Arkeolojik ve Kentsel sit alanı olarak

ilan edilmiş ve böylece sayıları bine yaklaşan bu

evler koruma altına alınmıştır.

Harran evleri kare veya kareye yakın bir alt yapı

üzerinde bindirme tekniğinde örülen, yukarıya

doğru gittikçe daralan ve konik bir külahla

sonuçlanan tuğla yapılardır. İçeriden kubbeli olan

bu üst örtüye geçiş basit tromplar ve

pandantiflerle sağlanmıştır. Yükseklikleri 5 m.yi

aşmayan bu kubbeler 30–40 tuğla dizisi ile

örülmüştür.

Kubbeli evler ikili, üçlü, dörtlü, beşli ve altılı

gruplar içermektedir. Bunlar içeriden kemerlerle

birbirlerine bağlanmış ve böylece geniş mekânlar

elde edilmiştir. Bu kubbelerin bir özelliği de

üzerlerinin açık bırakılmış olmalarıdır. Bu

açıklık içerideki dumanın dışarıya çıkmasını

sağladığı gibi aynı zamanda da iç mekânın

aydınlanmasını sağlamaktadır. Kubbelerin

onarılması için, yan kısımlarına zaman zaman

tırmanma çıkıntıları yapılmıştır.

Harran evlerinin duvarları ve üst örtüleri balçık

harçla sıvanmıştır. Aynı sistem içeride de

uygulanmıştır. Harran evleri yazları serin,

kışları da sıcaktır.

Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraflar, www.sutso.org.tr,

www.sanliurfa.gov.tr, www.empamelak.com.tr ve

www.trekearth.com adreslerinden alınmıştır.

http://www.kenthaber.com/guneydogu-anadolu/sanliur

fa/Rehber/sivil-mimari-ornekleri/sanliurfa-sivil-m

imari-ornekleri
 

Reklam
Reklam
Giriş yaparak üyelerin sahip olduğu birçok bilgiden yararlanabilir ve RestoraTÜRK FORUM'da bütün herşeyi özgürce konuşabilirsiniz...

Hoşça vakit geçirmeniz dileğiyle...




Copyright © 2002 - 2011 Designed by  
YASAL UYARI