TÜRK SERAMİK SANATI
Hammaddesi, toprak... Yaşamın sarp kayalar üstüne incecik yeşil parmaklarıyla tutunmasını sağlayan, ekinleri göverten, kutsal, doğurgan toprak. Bu kez dünyanın bereketini içinde saklamak, yere saçılıp israf edilmesini önlemek için suyla buluşuyor. Derken eli insan eline değiyor; kıvamınca yoğrulup biçimleniyor ekmek gibi. Ve ateşte pişiriliyor...
İnsanlık tarihini araştıran bilim dalları için topraktan yapılma çanak-çömlek gibi buluntular büyük önem taşıyor. Ellerin toprakla olan bu yoğurma-biçimlendirme serüveni, Anadolu'da, Cilalı Taş Dönemi'nde başlıyor. Tahılın beslenmede ağırlık kazanmasıyla insanoğlu sulu malzemesini koyabileceği çömleği, kap kacağı yaratıyor. Yaşam kaynağı topraktan yapılma çanak çömleğin içine, bir başka yaşam kaynağı, besinler konuluyor.Ve sonradan su sızdırmaması için testiler, küpler, tabaklar erimiş kumla kaplanıyor, yani sırlanıyor.
Uygarlık tarihinde ekmek kadar kutsal, sıcacık toprağı elinde yoğurup biçimlendiremeyen bir ulusun varlığından söz edilemez. Anadolu toprakları ise çok eski devirlerden beri toprak sanatları konusunda önemli bir mekezdi. Seramik işleri, Türkler'in Orta Asya'dan beri ulusal sanatları arasında yer alıyordu.Bozkırlarda yeşil renge duyulan hasret, Anadolu'da çini ve seramiğin firuze yeşilinde ölümsüzleşti.Toprak sanatları, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında Anadolu'ya özgü malzeme ve tekniklerin kullanımıyla daha da gelişti ve buradan tüm dünyaya yayıldı. XII. ve XIII. yüzyıllarda Selçuklu egemenliği sınırları içindeki Anadolu'da, toprak sanatlarının merkezi Konya idi.