Maniyerizm'e Bakış
Yüksek Rönesans’ın yaşandığı 16.yy. içinde çok önemli bir hareket olarak karşımıza çıkan maniyerizm, Rönesans’ın klasik dönemindeki Raphael, Bramente, Correggio, Michelangelo gibi sanatçıların tarzını esas alan, İtalyanca “maniera“ sözcüğünden kaynaklanan ve Osmanlıca “tasannuculuk “ sözcüğüyle karşılanan terim “yapmacık, yapmacıklı üslup” anlamına gelir. Maniera’yı sözlük anlamı ile ele alırsak, teknik inceliklerleri büyük ustaların eserlerini, ruhsuz, anlam katmadan taklit etmek demektir. Maniyerizm ise taklitçilik anlamı taşır. Bir üslubun aşırılığa kaçan tarzda kullanılması anlamında da ifade edilir.
Maniyerizm Gotik’ten sonra uluslar arası nitelik taşıyan bir sanat üslubudur. Rönesans’a hem şekil, hem anlam bakımından karşıt bir hareket olarak Maniyerizm ’e sanat tarihçilerinin de reaksiyonları olmuştur. Maniyerizm’i bir devir üslubu olarak kabul edilen sanat tarihçilerine karşılık, bir o kadarı da sanat tarihinde Maniyerizm diye ayrı bir sanat devri taşımamaktadır. Kalsik tarihin akışı içinde çok kısa bir dönem, adeta bir andır. Bu bakımdan genel sanat tarihi yayınlarında bazen “Maniyerizm” diye bir devir ele alınmıştır.
Maniyerist üslubun temsilcisi olarak tanıtılan eserler bazı yayınlarda karşımıza yüksek veya geç Rönesans, bazılarında ise Barok üslubunun temsilcisi olarak çıkar.
Vasari İtalyan sanatı hakkında yazdığı ve Floransa’da 1550 de yayınlanan kitabında “maniera” kavramını kelime olarak üslup kavramı ile eş anlamda kullanılmış “bu sanatçının manierası var” dediğinde “bu sanatçının üslubu var” demek istemiştir.
1584’de Borghini 2.Riphoso’sunda da maniera kavramını üslup kelimesi yerine ve olumlu bir şekilde kullanılmıştır.
18. yy. sonunda ise “maniera” teknik incelikler ve büyük ustaların ruhsuz, anlamsız taklidi anlamına gelmiştir. Bu yazar: “Bizim modern ressamlarımızın, figür, ve yüzlerin hemen hemen hep birbirlerine benzer şekilde yapılmasına dedikleri “maniera” kötü bir alışkanlıktan ibarettir” demektir.
Mimarlık alanında, Rönesans örgelerinin bir yenilik getirmek üzere alışılmışın dışında kullanılmalarıyla sınırlı kalmasına karşın, resim alanında fantastik atılımlar dikkati çekmektedir. Resim dalında, Rönesans’ın dinginlik, dengelilik, yalınlık, zihinsellik gibi üsluba “klasik” niteliğini kazandıran özellikler üzerinde yoğunlaşmış olmasına karşın, maniyerizm, tüm bu özelliklerin daha da incelmiş ve çok özel durumlarını anlatmayı amaçlamış; “yeni” yi “olağandışı” yı aramış ve üsluplaşmadan çok bireyselleşme sonuçlanan bir yolu seçmiştir. Nesnel çevreye, Rönesans’tan farklı bir bakış açısı, yeni bir duyarlık getirmiş olan Maniyerist resim, beklenmedik yerlerden gelen ışık etkilerinden yararlanmıştır. Örneğin; Michelangelo her yönüyle Yüksek Rönesans’a hizmet ederken, bir taraftan da bu üslubun içinde vurgular yapmaktan geri durmamıştır. Örnek olarak, Davut heykelinin kollarındaki aşırı abartılı uzama, Sistine’deki mahşer resmindeki mekanın belirsizliği ya da Pieta’daki dairesel hareket ve İsa bedeninin S şeklinde verilmesi vb. gibi bütün özellikler maniyerist etkiler taşır.
Bu sanat üslubu, gerçek dışı, incelik ve safsataya yönelik, fantezi ve çelişkilere düşkün, yapmacığa ve acayipliğe varabilen haliyle kendi kendine sorgulamaya koyulan bir uygarlığın kaygılarının yansımasıdır. İnsan biçimlerinde bir uzama görülür. Konular genellikle düşsel, hatta içsel, renkler ise yapay ve göze batıcıdır. Aslında en net şekilde maniyerizm için şu söylenebilir: “Rönesans neyi amaçlamışsa, o tam tersine kendine ilke edinmiştir.” Rönesans sanatına, kendi içindeki karşı bir sanat hareketi olarak gösterebileceğimiz Maniyerizm, bu haliyle Rönesans’ın içinde, fakat ondan uzak, Barok sanatına daha yakındır.
Rönesans’ta büyük sanatçılar yapabilecek her şeyi gerçekleştirmişlerdir. Sonra gelen sanatçıların amaçları onları taklit etmektedir. Bu da sanatçıya basit bir kopyacılıktan ileriye götürmez. Sanatçılar, kalıplaşmaya giden yola girerler. Buna karşı genç sanatçılar yeni ve alışılmamış deneylere başlarlar. Renk, stil ve perspektifte yeni anlatım şekilleri aramaya başlarlar. Bu da Maniyerizm’in doğmasına neden olur. Maniyerizm’in doğmasında, Michelangelo’nun daha önce kullanılan şekilcilikten farklı olan abartılı biçimci sanatının büyük etkisi vardır.