Genel olarak birkaç özellik göze çarpar. Bunlar:
1-Maniyerist sanatçılar, Michelangelo’nun uyguladığı, alışılmış şekilciliğin dışına çıkma çabasını izlemişlerdir.
2-Rönesans’ın ölçülü, sakin kompozisyonlarının yerini, huzursuzluk almıştır. İdeal güzelliğin yerini anlam ve heyecan, dengenin yerini dengesizlik almıştır. Bunun yanında, dramatik güzellik ve ifadecilik yapılan çalışmalarda egemendir.
3-Bu üslupta kullanılan kuvvetli ışık-gölge zıtlıkları, iç huzursuzlukları ifade eder. Rönesans döneminde kullanılan canlı ve parlak renklerin yerini maniyerist üslupta, mat, parlak olmayan renkler almıştır.
4-Yapılan çalışmalarda izleyende sonsuzluk hissi uyandıracak mekân derinliği kullanılmıştır.
5-Rönesans’ta natüralist olan insan vücuduna yaklaşma anlayışı değişmiştir. Hareketler aşırılaşmıştır. Bunun yanı sıra maniyerist üslupta ahenkli bir bütünlük de meydana getirilmiştir.
Geçen yy. ‘da Yeni Rönesans denen klasisizmin sözcüsü olan Jacop Burckhardt ile gerçekçi akımın sanatçıları ve sanat tarihçileri, maniyerizmi aşağı görmüşlerdir. Ancak 1919 yılında sanatın maniyerist özellikler gösterdiği kanısı ile Voss ve Dvorak, Rönesans’tan gelen maniyerizmi olumlu olarak değerlendirmiştir. Dvorak, İtalya’da Michelangelo ve bernini arasında, Tintoretto dışında hiçbir büyük sanatçı olmadığını kabul etmektedir. Bernini’nin esas eseri 1625 yılından sonra yapılmıştır.
1530’dan sonra süsleme sanatı, doğu’dan arabeski almıştı. Bu unsur 5.y.y.’dan itibaren Bizans’ta ve Mısır’da ve sonra da İslam sanatında akantus yapraklarından soyut biz bezemeye doğru gitmişti. Bu kıvrık süs motifi sonraları S biçiminde hamleli hareket göstermiştir. Bu süs, doğanın bir çeşit yabancılaştırılmışıydı. 1000 yıl kadar bir zaman batı, bu süs öğesine yabancı kalmıştı. Klasik sanat kuvvetini kaybedince, bu S biçimli motif yeniden ilgiyi üzerine çekti. Ve bitkiyi kendine esas nesne olarak aldı. İnsan figürü de çizgiye has bir hareketlilik kazandı. Klasikte çizgi, bildiğimiz gibi tamamen duruk bir anlatımdaydı. Barok ise, çizgiye duygulu bir hareket getirdi. Ve figür, mekân da dağılan bir bütün haline geldi. Böylece Rönesans, Maniyerizm ve Barok’un değişik birer karakter gösterdiği de anlaşılır. Klasik çizgisel duruk, maniyerizm çizgisel dinamik, Barok ise kitlesel dinamik birer özellik gösterir.
Floransa’da doğan ve olgunlaşan Maniyerist hareket, uluslar arası bir nitelik kazanmadan önce, bölgesel bir sanat olarak mimarlık ve heykel alanlarında varlık göstermiş, önce bütün Orta İtalya’ ya yayılmış, sonra öteki Avrupa ülkelerine sıçramıştır.