HOLLYWOOD VE ÖĞRETTİKLERİNE DAİR
Görsel sanatların en etkilisi Sinema, teknolojik gelişmelerle birlikte (hemen her evde bir Tv ve bir Dvd oynatıcının mevcut olduğunu varsayarsak) günümüzde kolay ulaşılabilir bir sanat da olmuştur.Yani sinema önceleri alınan biletle ulaşılabilen bir sanat etkinliği iken, koşulların değişmesiyle şimdiki halini almıştır.Bu durum sinema sanatının daha fazla kişiye ulaşmasını sağlamıştır aslında.Gerçi film izlemek sanatsal bir etkinliğin yanı sıra izleyicilerin büyük çoğunluğu için akşamları evdeki geçirilecek zamanın eğlenceli hale getirilmesidir de aynı zamanda.
Sinema sanatının bizi bu kadar çok sarıp sarmalamasının altında birçok faktör yatmaktadır.Avrupa’da doğan,ABD’de gelişen sinema sanatı bize öncelikle Batı’nın yarattığı dünyayı sunduğundan,gelinen noktada Türkiye’deki izler kitlede belirgin bir batı hayranlığı doğmuş bulunmaktadır.Bunun doğmasını sağlayan ise büyük ölçüde “Amerikan Sineması” özünde ise “Hollywood” ve onun yarattığı dünyadır.
ABD ,sinemanın Fransa’da doğuşundan kısa bir süre sonra film üretimine büyük önem vermiştir.ABD’de 1900’lerin başından itibaren ciddi bir sinema hareketi başlar.Bazı yönetmenler sinema sanatına kattıkları yeniliklerle dünya sinema tarihindeki yerlerini aldılar.Sinemanın para kazandıran bir sanat olduğu gösterimlerdeki yoğun ilgilerden fark edilmeye başlandığında ABD’de büyük film stüdyoları ardı ardına kuruldu.Tabii aynı zamanda da bugün hala varlığını devam ettiren yapım şirketleri kurularak sinema için büyük bir zemin hazırlandı.İşte adına bugün “HOLLYWOOD” dediğimiz stüdyo sisteminin temelleri o yıllara dayanıyor.Hollywood gelinen noktada bir endüstridir.Her yıl yüzlerce filmin çekildiği,çok büyük prodüksiyonların gerçekleştirildiği büyük bir endüstri haline gelmiştir zaman içinde.
İşin ekonomik boyutundan bakıldığında Hollywood demek , bir filmin çok büyük maliyetlerle gerçekleştirilmesi demektir.Sanatsal boyutunda ise birçoğumuzun belki hayranlıkla izlediği filmlerin büyük bölümünün alt metninde çok da hoşumuza gitmeyen şeyleri söylemektedir bize Hollywood ve onun ortaya koyduğu filmler.Hollywood estetiğinde üretilmiş filmlerde öncelikle yönetmen ve senaristlerin özgür bir çalışma ortamında çalışamadıkları gerçeğinden bahsetmek istiyorum.Yönetmenlerin filmlerde söyleyecekleri sözler öncelikle Amerika’nın resmi ideolojisine ters olmamalı,Hele ki Amerikan toplumuna övgüyü içeren klişeler araya sıkıştırılırsa yapımcılar bir o kadar memnun olur.Filmlerde çok fazla sürprize yer olmamalı.Seyirciyi izlediğini kolay algılayabilmeli.Fazla düşünmemeli seyirci.Yapımcı büyük para yatırdığı filmden çok iyi para kazanmak zorunda ve bu sebeple üretilecek olan film gişeye oynamalı.Yani ticari başarı en önemli mesele.Bu noktada değinmek istediğim bir konu var.Sinema gerçekten pahalı bir sanat.Üretim öncesi ,çekim aşaması,oyuncu ve teknik ekip masrafları,gösterimi, reklamı derken çok ciddi paraları gerektiren bir sanat.Ancak ticari kaygının ön planda olduğu bir oluşuma ya da etkinliğe de sanat demek insanın içinden gelmiyor.
Hollywood yıllardır tüm dünyaya tipik Amerikan yaşam tarzının gereklerini sundu.Çok masum gördüğümüz romantik komedilerde dahi belirgin bir cinsiyet ayrımcılığını görmekteyiz Hollywood yapımlarında.Kahramanlık öykülerinde ise ırkçı bir tavır çok net göze çarpmaktadır.Dünyayı kötülüklerden kurtaran hep güçlü,beyaz ,Amerikalı erkek olmuştur.
Tüm bunları üst üste koyduğumda –belki çok paranoyakça ama¬-- şu soruyu sormadan edemiyorum kendime. Büyük emperyalist ABD acaba “Hollywood” aracılığıyla kültürel ve toplumsal açıdan da hayatlarımızı kontrol etmeye ve yönlendirmeye mi çalışıyor?