RestoraTÜRK

  • Yazı boyutunu yükselt
  • Varsayılan yazı boyutu
  • Yazı boyutunu düşür
Anasayfa Sanat Tezhip Sanatı Tezhip (süsleme) Sanatı

Tezhip (süsleme) Sanatı


-Yaldızlama, yaldızla boyama.
-Eski Top. Çürük dişi altınla kaplama.
-Süsleme Sanatı; Bir elyazmasını, bir kitabı süsleme sanatı, eylemi.


  İslam yazma kitap sanatlarında elyazmalarının, murakkaların, divanların, külliyatların boya ve altınla süslenmesi yaygındı. Bu tür yapıtlara müzehhep tezhip yapan sanatçılara da müzehhip deniyordu.

Tezhip Arapçada altınlama anlamına gelirse de her tür boya ile yapılan ince kitap süslemesini de kapsar. Elyazmalarında zahriyeler, hatimeler, ilk sayfa başları, başlıklar, sayfa kenarları, satır araları, Kuran’larda sure, fasıl ve secde başları (sure gülü, secde gülü, vakıf gülü, hizib gülü, aşır gülü, cüz gülü vb.) tezhipleniyordu. Müzehhep, kalem fırça ile tezhip motiflerinin taslağını çoğunlukla ince bir kağıt üzerine çizer, sonra şimşir ya da çinko üzerinde iğne ile delerek ana kalıbı hazırlar (üst kalıp olarak nitelenen ana kalıbın alt kalıp denilen birkaç kopyası çıkarılır. Üst kalıp örnek olarak saklanırdı.) Bu kalıp tezhiplenecek kağıdın üstüne yerleştirilip üzerinden ince kömür tozu ya da tebeşir tozu sürülmüş bir bez hafifçe dolaştırılarak motiflerin deliklerden alttaki kağıda geçmesi sağlanır. Sonra ince bir fırça ile bu motiflerin üzerinden gidilir, altın yaldız ve boya ile boyanır ve en sonunda mühreleme işlemi uygulanır. Tezhipte kabartma olarak bırakılacak motiflerin üzerine önce yumurta akıyla karıştırılmış beyaz boya sürülür, bunun kuruması beklenir, sonra üstü boya ve yaldızla işlenir.


İslâm sanatında tezhip ülkeden ülkeye farklılıklar gösterir. Arap tezhipleri kalın çizgili, az renklidir. XIV. XV. yy.’larda Mısır Memlukları kendilerine özgü bir üslup getirmişlerdi. Bunlarda laciverde yakın mavi renkli zemin üzerine motifler yaldız, beyaz ve kiremit kırmızısı boya ile işlenmiştir. Ancak tezhip sanatı özellikle İranlı ve Türk sanatçılarca geliştirilmiştir. İran’ın İsfahan, Şiraz ve Tebriz tezhip okulları küçük farklılıklarla birbirinden ayrılır. Herat tezhip okulunun ise Türk ve İran sanatları üzerine büyük etkisi olmuştur. Özellikle Herat, şiraz ve İsafahan’da uygulanan bu üslupta şemse motifi yaygındır ve yaldız kullanılmaz.


Türkler’de tezhip sanatı Uygurlar’ın maniciliği benimsemesiyle gelişmeye başlamıştır. Uygur tezhiplerinde mavi zemin üzerine kırmızı, beyaz, altın yaldız, erguvan, açık ve koyu yeşil renkler uygulanıyordu; basitleştirilmiş ağaçlar, çiçekler, yapraklı kıvrık dallar başlıca motiflerdir. İslamlığın kabulünden sonra stilize çiçek ve bitki motiflerinden oluşan hatayı üslup yaygınlaşmıştır. Tezhip sanatı Selçuklularla Anadolu’ya ulaşmıştır. Ancak kesin olarak Anadolu Selçuklu sanatına bağlanabilen tezhip örneği çok azdır. Bunlarda yazmanının zemini çeşitli biçimlerde süslenmiştir. Başlıklarda altın yaldız, lacivert, beyaz ve kahverengiye çalan bir kırmızı kullanılmıştır. Desenlerde Rumiler, kıvrık dallar, palmetler,  geçmeli örgü ve geometrik motifler yaygındır. Karamanoğulları Selçuklu üslubunu hemen hemen hiç değiştirmeden sürdürmüşlerdir.


Osmanlı döneminde tezhip sanatı büyük gelişme göstermiş, Edirne’de ve Topkapı sarayı’nda kurulan atölyelerde pek çok kitap tezhiplenmiştir. Erken Osmanlı tezhiplerinde hatayi, rumi, kıvrık dallar, geometrik motifler çok zengin kompozisyonlar halinde değerlendirilmiştir. XV. yy.’ın ilk yarısında Memluk ve Timurlu dönemi Herat ve Şiraz okullarının etkisi sezilirse de, yüzyılın ikinci yarısında, özellikle sonlara doğru özgün bir üslubun yaratıldığı söylenebilir. Dönemin ilk örneklerinden biri Murat II.’ye sunulan bir müzik kitabıdır. (Mekâsıd el-Elhân, Topkapı sarayı müzesi kütüphanesi). 1434/1435 tarihli bu kitap zengin tezhipleriyle dikkati çeker. Sunuş yazısının bulunduğu karşılıklı iki yaprak değişik kompozisyonlarda tezhiplenmiştir. Siyah, mavi, altın yaldızın yanı sıra turuncu, yeşil beyaz renklerin kullanıldığı ilk yaprağın ortasında rumi bezemeli yuvarlak bir madalyon yer alır. Köşelerde içleri Rumili, tepelik formunda köşebentler vardır. Zemin siyah üzerine altın yaldız çiçek ve dil motiflidir. Rumiler ve çok stilize küçük çiçekler dönemin özelliğidir. Fatih Sultan Mehmet döneminde kitaba ve güzel sanatlara gösterilen önem tezhip sanatının da hızla gelişimini sağlamıştır. Bu dönemde Baba Nakkaş yönetimindeki saray nakkaşhanesinde çok sayıda kitap tezhiplenmiştir. Bunlar yazıyı boğmayan, ince, ölçülü çizgileriyle dikkati çeker. Rumiler geometrik geçmeler ve küçük çiçekler başlıca motiflerdir. Kanuni Sultan Süleyman dönemi tezhip sanatının ikinci parlak evresini oluşturur. Renk ve motiflerde farklılıklar görülmemekle birlikte işçilik, incelemiş, tezhiplenen zemin artmış altın daha çok kullanılmıştır. XVI. yy. ünlü tezhipçi Kara Mehmet’in (Kara Meml) yapıtlarıyla simgelenir. XVI. yy. tezhiplerinde haklâr tekniği yaygınlaşmıştır. XVII. yy. tezhip sanatında fazla yenilik yoktur. İşçilik, renk ve motif zenginliği gerilemiştir. Ancak altın yaldızın aşırı ölçüde sürülürken, Batı etkisinde örnekler çoğalmıştır. Halkârın yanı sıra, başlıklarda ve sayfa kenarlarında barok motifler görülür, klasik bir tezhibin ortasında doğalcı üslupta çiçek demetleriyle karşılaşılır. Ayrıca çiçekler bağımsız olarak minyatür üslubunda da değerlendirilmiştir. (Ali Üsküdari ve Abdullah Buharinin yapıtları bu türün en güzel örnekleridir.) XVIII. yy.’in ikinci yarısın da  ve XIX. yy’da tezhip sanatındaki gerileme sürmüştür;  altının çokça kullanıldığı, barok ve rokoko üsluplarındaki tezhipler zeminin çoğu kez tümünü kaplamıştır. Gül tek başına ya da öteki çiçeklerle birlikte en çok kullanılan motiftir. Ayrıca mimari öğeler, sepet, vazo, kenger yaprağı aşırılığa kaçacak ölçüde kullanılmıştır. Klasik tezhipte küçük madalyonlar biçiminde olan hizip gülü, secde gülü gibi motifler, vazodan ya da sepetten fışkıran buketler halini almıştır.


 Batı’da tezhip, “Tezhip” sözcüğü Ortaçağ’da elyazmalarında ki figüratif sahneler, süslü baş harfler ya da kenar bezekleri gibi öğeleri belirtmekte de kullanıldı. Bu üç öğe, özel metinleri güzelleştirmeye ya da eklemleme kaygısıyla çeşitli değişikliklere uğradı. Antikçağ’da resim, Mısırlılar’ın Ölüler kitabı gibi papirüs tomarı üzerine yazılmış metinlere eklenen oldukça önemsiz bir görsel tamamlayıcıydı; bu anlayış daha sonra Yunanlılar ve Romalılar tarafından da benimsendi. Hıristiyanlığın ilk yıllarında kodeks’in ortaya çıkışıyla birlikte,. Sayfanın tümünü kaplayan, estetik olduğu kadar pratik bir amaca yönelik resimler görülmeye başlandı. Böylece erken Ortaçağ’ın dinsel (İnciler) ve din dışı yapıtlarının ikonografisinde portre türü yaygınlaştı; Kutsal Kitap metinlerinde (Tours Tevratı, VII.yy., Bibliotheque nationale, Paris) öykülü sahnelere, İrlanda İncillerinde de (bunlardaki karmaşık girift bezemeler, “meleklerin işi” diye anılır) salt süsleme amaçlı o sayfalara sıkça rastlanmaya başlandı.


Bezemeli baş harf her biçimiyle (geometrik, bitki hayvan figürlü ya da belli bir olayı canlandıran baş harfler), erken ortaçağ sanatçılarının zamanla geliştirdikleri bir buluştur. Metnin eklemlenmesi işlevinin ötesinde bu tür baş harfler kutsal sözcükleri yüceltmek (Kells Kitabı VII.-IX., yy., Dublin) ya da Kutsal Kitap sahnelerini görüntülemek (Drogon ayın duaları kitabı, IX.yy., Bibliotheque nationale, Paris) biçiminde yaygınlaştı.


Aynı dönemde çerçeveleme konusuna değişik anlayışlar getirildi. Kutsal yasa metinlerine uygun düşen kemerli çerçeveler yavaş yavaş tam sayfa resimler, başlık sayfalarına ve metin başlangıcına da uyarlandı. Öte yandan, önceleri yalnızca kırmızı boyayla çizilen dikdörtgen çerçeve, süslemelerle kaplı bir alana dönüştü. İrlanda sanatında resimlerle iç içe geçti (Echternach İncilleri, VIII. yy.) Karolenjler döneminde, zengin bir biçimde süslendi. (Örneğin, âşıkyolu motifleriyle kaplı bir zemin üzerine takı ve antik kame figürleriyle Saint-Medard (Soissons) İncilleri, Bibliotheque nationale, Paris); Anglosaksonlar tarafından görkemli akanthos yapraklarının sarktığı kafeslere dönüştürüldü. (Aziz Aethelwold’un kutsama kitabı, 975 - 980, British Library, Londra).


Roman döneminde mezamir kitaplarına ve azizlerin yaşamlarını anlatan kitaplara, metinden önce gelen ve bir dizi resim içeren bir  bölüm ekleme geleneği yaygınlaştı. Bu resimler metinden ayrı, hatta bağımsız bir sanatsal bütün oluşturuyordu (Aziz Albanus’un mezamir kitabı, Aziz Aubin’in yaşamı ve Aziz Audomarusun yaşamı). Sonsuz çeşitlilik gösteren baş harfler, manastır elyazmalarında, özellikle dev Kutsal” Kitaplar’da (Saint-Martial, Souvigry, Manerius, Bury, Winchester Kutsal Kitapları) çok büyük boyutlara ulaştı.


Gotik dönem ustalarının tezhip sanatına yaptıkları başlıca iki katkı, resimli kitapları metnin ikincil bir önem taşıdığı ya da hiç bulunmadığı görkemli kitaplar geliştirmek ve sayfa kenarlarını ya da yazılı olmayan her tür alanı (satır sonları, sütun araları) süslemek oldu. Fransa’da resimli kitaplar, İbretli Kutsal Kitap’ların gerçekleştirildiği Saint Louis’in krallık atölyeleri sayesinde büyük gelişme Aynı anda İngiltere ve Fransa’da şahane bir dizi Mahşer ortaya çıktı. XII. yy’ın sonunda baş harflerin uçlarının uzatılması ve metni ayıran çizgilerin estetik bir işlev kazanmasıyla, tezhip sayfa kenarlarına da sıçramış oldu. Kenarlar XIII. yy.’da garip motiflerle ve küçük resimlerle dolduruldu. XIV. ve XV. yy’larda ise çerçeve süsleri giderek ağırlaşarak sonunda metni tümüyle kuşattı (özellikle dua kitaplarında).


Bu zarif ve gelişmiş sanatın Ortaçağ’ın sonunda gerilmesinin iki temel nedeni vardır. Matbaanın bulunması ve ksilografinin gelişmesi tezhip sanatına büyük bir darbe vurdu. Öte yandan, İtalya ve Hollanda’da büyük sanatseverlerin, ölçülü, perspektifli mekânlara ve pano üzerine yapılmış resimlere ilgi duymaları, tezhibin karşısında ve onun zararına, daha anıtsal bir resim tarzının gelişmesine yol açtı.


Boyalı süslemelerin yapım biçimimin de (uygulama teknikleri ve koşulları, ağır basan tonlar ve renkler) tezhip sanatı tarihinde kendine özgü bir rolü oldu. X. yy’ da antikçağ sanatından ayrılan birbirinden farklı üç renk anlayışı görülür: renkli mürekkeple yapılmış diri desenlere yer veren Anglosakson üslubu; arı ve canlı renkli, nerdeyse soyut mustarip üslup (Sarı Severino mahşeri, XI.yy., Bibliotheque nationale, Paris); düşsel bir ikonografiye ve süsleyici kompozisyonlara yer veren, keskin renkli otto üslubu (Bamberg mahşeri). XIII.yy’ da kırmızı ve mavi renkler tüm Avrupa’da ağır bastı; XIV.yy’ da ise gri renkli kamayölere ilgi duyuldu (Pucelle). Erken Ortaçağ’da yalnızca lüks elyazmalarıyla sınırlı kalan altın ve gümüş gibi metallerin kullanımı, gotik dönemde giderek yaygınlaştı. XII. yy’ ın son çeyreğinde, altının kullanış biçiminde önemli bir değişiklik görüldü. Daha önceleri sıvı ya da toz halindeyken bir fırçayla sürülen altın, bu tarihten başlayarak varak biçiminde işlendi ve parlatma kalemiyle perdahlandı.

 

--------------------------------------

 


KAYNAKLAR:
-büyük larousse ansk.
-grolier international american ansk.
-meydan larousse ansk.
-dpü üni.myo restorasyon bölüm bezeme ders notları

 

 

Reklam
Reklam
Giriş yaparak üyelerin sahip olduğu birçok bilgiden yararlanabilir ve RestoraTÜRK FORUM'da bütün herşeyi özgürce konuşabilirsiniz...

Hoşça vakit geçirmeniz dileğiyle...




Copyright © 2002 - 2011 Designed by  
YASAL UYARI