• RestoraTÜRK

  • "Mimari, insan ile varlık arasındaki ilişkiyi düzenleyen disiplindir."

  • RestoraTÜRK

  • RestoraTÜRK

Copyright 2017 - Custom text here

Osmanlı'da Mimarların Yetişme Ve Örgüt Düzeni

Osmanlı Döneminde Mimarların Yetişme Ve Örgüt Düzeni

Türk Mimarisi, sadece Doğu ve İslam Mimarlığı değil, Dünya Mimarlık Tarihi içinde de belli bir yere sahiptir. Araştırmalar , Türklerin mimarlık alanındaki sürekli gelişiminin o dönemdeki siyasal, idari ve ekonomik kalkınmanın yadsınamaz katkısıyla 16.yüzyılda doruğa ulaştığını göstermektedir.

Anadolu'da Selçuklu, Beylikler ve Erken Osmanlı Dönemleri'nde genellikle ,serbest ve gezginci gruplar halinde faaliyet gösterdikleri anlaşılan, mimar ve mimariyle ilgilenen sanatçıların; beylikten devlete , devletten imparatorluğa ulaşan topraklar üzerinde ve hızlı gelişen şehirleşme süreci içinde yeterli olamayacağı anlaşıldığında, önce başkentteki "Hassa Mimarlar Ocağı" kurulmuştur. Ardından da teşkilatın alt kuruluşları olan taşra teşkilatı düzenlemelerine gidilmiştir. 1453'ten sonraki bir tarihte başlayan Hassa Mimarlar Ocağı'nın faaliyetleri, devletin gittikçe büyüyen imkanlarıyla birleştirilerek 16.yüzyılın başlarında "Klasik Osmanlı Mimarisi Dönemi" nin ilk basamaklarına ulaşmıştır. 1538 yılında bu teşkilatın başına getirilen Mimar Sinan'ın çalışmalarının yanısıra teşkilatın, başkentten İmparatorluğun en küçük kasabalarına kadar uzanan etkinliğini, hangi düzenleme zinciri içinde irdelemek gerekir. Bugüne kadar incelenen belgeler, Osmanlılarda imar-bayındırlık faaliyetlerini tüm ülke genelinde üstlenen , organize eden , denetleyen 6 adet mimarlık kuruluşunun varlığını ve bunların bir şekilde asıl teşkilata bağlı olduğunu ortaya koymuştur.

 

1. ERKEN OSMANLI DÖNEMİNDE MİMARLIK VE USTALIK

Anadolu Selçuklu,Beylikler ve Erken Osmanlı dönemlerinde mimarların ve mimarlıkla ilgili zanaatçıların mesleklerini gezginci gruplar halinde yürüttükleri ve iş aldıkları yerlerde şantiyeler kurdukları bilinmektedir. Mimarlar, çoğu zaman Şam, Halep, Tebriz, Tiflis, Hocent, Marent, Merage, ve Tunus'tan gelirlerdi. Ahlat, Malatya ve Konya gibi yerli atölyelere mensup mimarlarda vardı. 12. ve 13. Yüzyıl Selçuklu şantiyeleri,her türlü din ve ulustan işçi ve ustaların yanyana çalıştıkları yapı alanlarıydı. Bu sanatçılar, cami, medrese ve kervansaraylarda Türk- İslam kültürünün güncel programını uygularken , geldikleri yörenin mimari kalıplarınıda kullanıyorlardı. Fakat bu daha çok bezeme ayrıntılarında, motiflerde yer almakta , mimari plana yansımamaktaydı. Bu nedenle dönemin eserlerinde Arap ve Hıristiyan motiflerine rastlamaktayız.

 

Osmanlı İmparatorluğu'nun erken dönemlerinde, zanaatçı topluluğunun genellikle ahilerden miras kalan geleneğe bağlı olarak çalıştıkları düşünülmektedir. Ahiler, bir yandan belirli zanaat dallarında eleman yetiştirirken ,bir yandan da üretimin standart ölçülere uygunluğunu denetlemiştir. Bu birliklerde örgütlenen kesimin büyük bölümünün , büyük inşaatlara girişmediği ama saraya bağlı mimarların denetimi altındaki şantiyelerde görev aldığı bilinmektedir. Şehir mimarları ,benna , neccar, taşçı, horasancı... bu gruba dahildi. İnşaat esnafına genellikle "esnaf-ı mimar" adı veriliyordu.

Osmanlı kayıtlarında sıkça geçen "mimarlık ilminde mahir" deyimi, büyük şehirlerde büyük inşaatlarda görevli, gelişmiş bir mimar zümresinin varlığına işaret eder. Şehir mimarları diyebileceğimiz bu grup, meslekten olmayan ve ya iyi yetişmemiş olanların , standart kaliteyi düşürmelerine engel olmak zorundaydı. Büyük programlı şehir yapılarıyla uğraşan mimarlar, diğer meslektaşları gibi , Osmanlı toplumunun sosyal yapısına ve değer yargılarına sıkı sıkıya bağlı insanlardı. İstanbul'daki özel inşaatlarda bile, bu örgüt dışındaki mimar, kalfa ve ustaların ehil olduklarına dair mimarbaşından bir ruhsat almaları gerekiyordu. Ehliyeti olmayanlara iş verilmediği gibi, bunların özel inşaat illerinde çalışmalarını önlemek de mimarbaşının göreviydi. Daha çok taşrada çalışan ve inşaat faaliyetlerinin alt kesimini oluşturan mimarlarda, loncalara mensup elemanların denetiminde çalışabiliyordu.

Mimarlar, görevleri gereği "ilm-i hendese"de ( geometri) maharet sahibi kimselerdi. Ayrıca bina ve mesahayı da iyi bilmeleri gerekiyordu. Hendeseyle ilgileri nedeniyle mimarlar için seyrek de olsa "mühendis" adı kullanılmıştır. Erken Osmanlı döneminde mimarlar, inşa edecekleri binalar için "resim" denilen bir plan yaparlardı. Mimari terminolojide plan ve kroki karşılığında "resim" ve "tasvir" kullanılıyordu. Planlarda , genellikle "bina arşını" veya "zira-i mimari" denilen ölçü birimi kullanılmıştır. (yaklaşık 757,738 mm.)

Türklerin mimarlık alanındaki sürekli gelişimi, fetihten sonra farklı bir ivme kazanmıştır. İmparatorluğun yeni bünyesinin oluşumunu gerçekleştirebilmek için,daha kapsamlı ve örgütlü bir teşkilata ihtiyaç vardı. 1453'ten sonra kurulan Hassa Mimarlar Ocağı'nın faaliyetleri , devletin imkanlarıyla birleştirilerek ,16. Yüzyılda "Klasik Osmanlı Mimarisi Dönemi"nin ilk basamaklarına ulaşılmıştır.(Mülayim, 1993-1994,s. 260)

2. KLASİK OSMANLI DÖNEMİNDE MİMARLARIN ÖRGÜT DÜZENİ

Osmanlı İmparatorluğu'nun , 14.yüzyıldan başlayarak 17.yüzyıla kadar süren siyasal , idari, kültürel ve ekonomik alanda kazandığı ivme sonucunda; daha önceleri kendi sınırlı çevresi içinde yetişerek serbest çalışan ve ihtiyaç duyulduğunda inşaat bölgesine intikal eden, mimariyle ilgili zanaatçıların ve mimarların, değişen ve büyüyen yeni imar- bayındırlık ihtiyaçlarını karşılayamayacağı ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun idari özellikle merkezi örgütlenmesinin paralelinde kurulması zorunlu hale gelen imar teşkilatının, fetih sonrası kurulduğu bilinmektedir. İmparatorluğun yeni bünyesinin oluşumunu gerçekleştirebilmek için daha kapsamlı, örgütlü ve planlı çalışmak gerekiyordu.

Klasik Osmanlı Mimarisi ile ilgili yapılan değerlendirmelerde, imparatorluk genelinde mimarlık ve imar faaliyetlerinden bahsedilirken "Hassa Mimarlar Ocağı" üzerinde durularak, bu merkezin tüm ülke genelinde imar faaliyetlerini yürüttüğü varsayılır. 16.yüzyıl içinde baktığımız zaman teşkilatta 18 veya biraz daha fazlası, 17.yüzyıl içinde ise 43 ya da biraz fazlası olarak belirlenen Hassa Ocağı Mimarları'nın tüm ülke genelinden sorumlu olmaları düşünülemez. Bugüne kadar incelenen belgeler, tüm ülke genelinde imar faaliyetlerini üstlenen, organize eden ve denetleyen altı adet mimarlık mesleği ile ilgili kuruluşu ve Ehl-i Hiref Teşkilatı'nın varlığını ortaya koymuştur. Bu teşkilatlar doğrudan ya da dolaylı olarak merkeze bağlıdırlar. (Sönmez,1988,s.251)

2.1. EHL-İ HİREF

Osmanlı sanat üslublarının belirlenmesinde etkili olan "Ehl-i Hiref" örgütünün , Topkapı Sarayı'nda örgütlenmesi, 15.yüzyıl sonlarında 2.Beyazıd döneminde tamamlanmıştır. Belgelerden Fatih döneminde Edirne Sarayı'nda benzeri bir örgütün bulunduğu anlaşılmaktadır. 16.yüzyılda 45 bölük olarak örgütlenen Ehl-i Hiref'in en önemli elemanları; nakkaşlar, kuyumcular, katipler, çiniciler, kumaşçılar ,kazgancılar, kündekarlar ve marangozlardı. Kendi sanat dallarında becerilerini kanıtlayanlar doğrudan bölüğe alınırlardı. Bunun dışında, devşirmeler arasından yetenekli olanlar "şakird:çırak" olarak alınır, başarılı olurlarsa üstatlığa yükselirlerdi. Enderun ağalarından hazinedarbaşına bağlı Ehl-i Hiref Bölükleri'nde, 1573 yılına ait bir kayda göre 983 kişi bulunuyordu. Bölük mensupları, üç ayda bir maaş alıyorlardı . Ulufeleri, Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusunda bulunan, Divanhane Binası'nda dağıtılıyordu. Bölük mensuplarından sadece kuyumcular, hakkatlar ve altın iplikle içleme yapan zerduzanın sarayın birinci avlusunda atölyeleri olduğu kesinlik kazanmıştır. İş verilecek ustaların bölükbaşlarının veya kethudalarının, taberdan-ı zülüfliyan aracılığıyla saraya çağrılması ve hazinedarbaşı tarafından ,çoğunun saray dışında atölyeleri bulunduğunu gösterir Ehl-i Hiref Bölükleri'ndeki ustalar, öncelikle sarayın ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüydüler . Padişahın yaptırdığı mimari eserlerin süslemesi, bu teşkilata mensup sanatçılar tarafından gerçekleştiriliyordu.(Mülayim,1993-9-1994,s.261)

2.2 HASSA MİMARLAR OCAĞI

Osmanlı sarayının merkezi teşkilatı içinde "Birun" bölümünden sayılan ve sarayın dört büyük eminliğinden "Şehr-eminliği"ne bağlı bulunan Hassa Mimarlar Ocağı, gerçek etkinliğini 16. Yüzyıldan itibaren kazanmaya başlamıştır. Teşkilatın tam kuruluş tarihi bilinmemektedir. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u dünya başkenti yapma tutkusunun teşkilatın kuruluşunda etkili olduğu sanılmaktadır. Osmanlılar askeri bir İmparatorluk kurmuşlardı. Fethedilen yerlerde ihtiyaçlarını karşılayacak çeşitli yapılar; savunma, barınma, ulaşım ve ibadet mekanları için gerekli olan büyük imar ve inşa işlerini yapacak bir teşkilata gereksinme duyulur. ( Sönmez,1988,s.252)

Bugüne kadar incelenen belgelerde, Hassa Mimarlar Ocağı kaydına 16. Yüzyılda rastlanmaktadır . Yetişme merkezlerinin, Topkapı sarayı içindeki "Sepetçiler Kasrı" olduğunu kayıtlardan biliyoruz Teşkilatın, İstanbul başta olmak üzere bütün İmparatorluk topraklarında imar faaliyetlerini yürüttüğü ( kendi bünyesine bağlı örgütler vasıtasıyla) anlaşılmaktadır. Dini, toplumsal ve benzeri bütün kamu yapılarının planlarını yapmak, keşif bedellerini denetlemek, yapım işlerini yürütmek, onarımını yapmak ve yaptırmak başlıca göreviydi. Askeri yapıların yapım ve onarımı, askeri yolların açılması ve tamiri , köprülerin yapımı, konak yerleri ve menzillerin düzenlenmesi de mimarlar ocağının sorumluluğu altındaydı. Hassa mimarları, padişahın ve devletin yaptıracağı bütün binaların planlarını, malzeme ve inşaat hesaplarını yapmanın yanısıra şahısların yaptıracağı binalardan da sorumluydular. Bunların yaptıracağı ev, dükkan, han ve benzeri binaların planlarını tetkik ederler, mahzurlu kısımları varsa düzelttikten sonra o bina için yapılabilir izni verirlerdi. Ayrıca, bu binalarda çalışacak olan sıvacı, duvarcı ve marangozun sanat erbabı olmalarına dikkat ederlerdi. Hassa Mimarları, sultanların vakıfları ile diğer bütün vakıflara ait tüm tamirat ve inşaattan da sorumluydu. Evkaf mütevellileri, vakfa ait binaları tamir ettirdiklerinde masraflarının muhakkak Hassa Mimarları tarafından takdir edilmesi lazımdı. Mimarlar, şehre gelen her cins inşaat malzemesini ve bu malzemeyi satan dükkanları ( tuğla harmanlarını,çini imalathanelerini, mermer ve taş işlenilen yerleri) sık sık kontrol ederek standart kalitenin bozulmamasına dikkat ederlerdi. Bir diğer görevleri ise; donanmanın ihtiyacı olan kereste, seren ve benzeri malzemeyi zamanında hazırlamaktı, bu iş için ormanlara bile yollandıkları olurdu. Sarayın Birun (dış hizmetler) bölümüne bağlı olan Hassa Mimarlar Teşkilatı , kendi içinde alt birimlere ayrılmıştı. Bu birimler: (Erdenen,1966,s.15-18)

1. Şehr-emini

2. Ser-mi maran-ı Hassa

3. Mimar-ı Sani

4. Mimar Kethüdaları (Hassa Mimarı Katipleri)

5. Teşkilatla İlgili Diğer Kişiler

f t g m