• RestoraTÜRK

  • "Mimari, insan ile varlık arasındaki ilişkiyi düzenleyen disiplindir."

  • RestoraTÜRK

  • RestoraTÜRK

Copyright 2017 - Custom text here

Minyatür’ün usta ismi Nusret Çolpan hayatını kaybetti

Minyatür’ün usta ismi Nusret Çolpan geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.

Minyatür Sanatçısı Nusret Çolpan geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Dün sabah vefat eden ünlü sanatçı bugün Fatih Camii’nde öğle namazını müteakip kılınacak cenaze manazının ardından son yolculuğuna uğurlanacak.

NUSRET ÇOLPAN KİM?
Ekim 1952 yılında Bandırma'da doğan Nusret Çolpan, ilk ve ortaöğrenimini Bandırma'da tamamladı. Daha sonra İstanbul'da Zincirlikuyu Meslek Lisesini ve Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesini bitirdi.

Bu yıllarda İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü'nde Prof. Dr. A. Süheyl Ünver ve Azade Akar'dan Türk Süsleme Sanatları dersi aldı ve minyatür çalışmaya başladı.

Kendisini Kanuni devrinde yaşayan Matrakçı Nasuhi isimli sanatçı çok etkilemiştir. Mimaride kazandığı disiplin ve görüşten de faydalanarak minyatüre kendine has bir çizgi ve renk getirmiştir. Ancak bunu minyatürün genel prensiplerine uyarak yapmıştır. Çalışmalarının hepsi özgün ve daha önce yapılmamış konulardır.

Sanatçı yurt içinde ve yurt dışında muhtelif sergiler açmış ve sergilere katılmıştır. 35 yıldır minyatür çalışan sanatçının yurt içinde ve yurt dışında değişik koleksiyonlarda yaklaşık 300 eseri bulunmaktadır.

Kaynak için tıklayınız.

Minyatür Nedir

Minyatür, çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına verilen addır. Orta Çağda Avrupa'da elyazması kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş için, çok güzel kırmızı bir renk veren ve Latince adı “minium” olan kurşun oksit kullanılırdı. Minyatür sözcüğü buradan türemiştir. Bizde ise eskiden resme “nakış” ya da “tasvir” denirdi. Minyatür için daha çok nakış sözcüğü kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için de “resim yapan, ressam” anlamına gelen nakkaş ya da musavvir denirdi. Minyatür daha çok kâğıt, fildişi ve benzeri maddeler üzerine yapılırdı.

 Tarihçe

Minyatür, doğu ve batı dünyasında çok eskiden beri bilinen bir resim tarzıdır. Ama minyatürün bir doğu sanatı olduğunu, batıya doğudan geldiğini ileri sürenler vardır. Doğu ve batı minyatürleri resim sanatı yönünden hemen hemen birbirinin aynı olmakla birlikte renk ve biçimlerde, konularda ayrılıklar görülür. Minyatür, kitapları resimlemek amacıyla yapıldığından boyutları küçük tutulmuştur. Bu ortak bir özelliktir. Doğu ve Türk minyatürlerinin bazı başka özellikleri de vardır. Bu minyatürlerin çevresi çoğu kez "tezhip“ denen bezemeyle süslenirdi. Minyatürde suluboyaya benzer bir boya kullanılırdı.

Yalnız bu boyaların karışımında bir tür yapışkan olan arapzamkı biraz daha fazlaydı. Çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları işlemek için yavru kedilerin tüylerinden yapılan ve "tüykalem“ denen çok ince fırçalar kullanılırdı. Boyama işi için de çeşitli fırçalar vardı. Resim yapılacak kâğıdın üzerine arapzamkı katılmış üstübeç sürülürdü. Renklere saydamlık kazandırmak için de bu yüzeyin üzerine bir kat da altın tozu sürüldüğü olurdu.

Devamını oku...

Minyatür Sanatında LEVNİ

Levni (17. yüzyıl sonları, Edirne- 1732, İstanbul), asıl adı Abdülcelil Çelebi, Lale Devri'nin en tanınmış minyatür sanatçısıdır. Minyatür sanatına derinliği ve perspektifi getirmiş, yapay, yaldızlı ve canlı renkler yerine daha doğal renkler kullanmıştır.

Topkapı Sarayı'ndaki nakkaşhanede tezhip öğrendi, daha sonra da II. Mustafa zamanında sarayın başnakkaşlığına getirildi. III. Ahmet döneminde de bu görevini sürdürdü. Lale Devri'nin insanı olmasından dolayı, minyatürlerinde daha çok eğlence sahnelerini işledi. Şair Vehbi'nin, III. Ahmed'in şehzadelerinin 1720'deki sünnet düğünün anlatan Surname'sini süsleyen minyatürleri Levni'nin en ünlü eserleri arasındadır.

Perspektif, resmettiği insanların kişisel özelliklerini yansıtmaya verdiği önem, resimdeki renk ve kompozisyon uyumu Osmanlı Minyatür sanatı için oldukça önemli yeniliklerdi.

Levni'nin eserleri arasında Kaygusuz Abdal minyatürü bulunmaktadır.(*)

 

Levnî hakkında bir incelemede Levnî ve sanatı şu şekilde anlatılıyor:

İstanbul’daki batılı ressamların çalışmaları Osmanlı Türk beğenisini etkilemiştir. Mustafa Çelebi ; Süleyman Çelebi, Selimiyeli Reşit, Abdullah Buhari ve Levni gibi Türk ressamları yine de sanatlarını geleneksel yönde devam ettiriyorlardı. Çağın en parlak ressam verimliliği ve coşkusuyla Levni idi. Elimizdeki az yapıta rağmen Abdullah Buhari de büyük bir sanatçı kimliğine sahipti.

Devamını oku...

f t g m