• RestoraTÜRK

  • "Mimari, insan ile varlık arasındaki ilişkiyi düzenleyen disiplindir."

  • RestoraTÜRK

  • RestoraTÜRK

Copyright 2017 - Custom text here

HOLLYWOOD VE ÖĞRETTİKLERİNE DAİR

Görsel sanatların en etkilisi Sinema, teknolojik gelişmelerle birlikte (hemen her evde bir Tv ve bir Dvd oynatıcının  mevcut olduğunu varsayarsak) günümüzde  kolay ulaşılabilir bir sanat da olmuştur.Yani sinema önceleri alınan biletle ulaşılabilen bir sanat etkinliği iken, koşulların değişmesiyle şimdiki halini almıştır.Bu durum sinema sanatının daha fazla kişiye ulaşmasını sağlamıştır aslında.Gerçi film izlemek sanatsal bir etkinliğin yanı sıra izleyicilerin büyük çoğunluğu için akşamları evdeki geçirilecek zamanın eğlenceli hale getirilmesidir de aynı zamanda. Sinema sanatının bizi bu kadar çok sarıp sarmalamasının altında birçok faktör yatmaktadır.Avrupa’da doğan,ABD’de gelişen sinema sanatı bize öncelikle Batı’nın yarattığı dünyayı sunduğundan,gelinen noktada Türkiye’deki izler kitlede  belirgin bir batı hayranlığı doğmuş bulunmaktadır.Bunun doğmasını sağlayan ise büyük ölçüde  “Amerikan Sineması” özünde ise “Hollywood” ve onun yarattığı dünyadır.

ABD ,sinemanın Fransa’da doğuşundan kısa bir süre sonra film üretimine büyük önem vermiştir.ABD’de 1900’lerin başından itibaren ciddi bir sinema hareketi başlar.Bazı yönetmenler sinema sanatına kattıkları yeniliklerle dünya sinema tarihindeki yerlerini aldılar.Sinemanın para kazandıran bir sanat olduğu gösterimlerdeki yoğun ilgilerden fark edilmeye başlandığında ABD’de büyük film stüdyoları ardı ardına kuruldu.Tabii aynı zamanda da bugün hala varlığını devam ettiren yapım şirketleri kurularak sinema için büyük bir zemin hazırlandı.İşte adına bugün “HOLLYWOOD” dediğimiz stüdyo sisteminin temelleri o yıllara dayanıyor.Hollywood gelinen noktada bir endüstridir.Her yıl yüzlerce filmin çekildiği,çok büyük prodüksiyonların gerçekleştirildiği büyük bir endüstri haline gelmiştir zaman içinde.

Devamını oku...

Yerli Film Gösterecek Salona Devlet Desteği

Sezon içinde birçok yerli yapımcının 'salon bulamıyoruz' feryadı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı harekete geçirdi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı salon bulamadığı için vizyon sıkıntısı yaşayan Türk filmlerinin sorununu çözmek için harekete geçti. Bakanlık, önümüzdeki yıldan itibaren özellikle Türk filmlerini ön plana çıkaran sinema salonlarına mali katkı sağlayacak bir çalışma başlattı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, Türk filmlerinin sinema salonu zincirlerinde yer bulamamasından doğan bir sıkıntı olduğunu söyledi. Bazı filmlerin salon bulamadığı için sadece 3-4 kopya ile çıktığını ve seyirciye ulaşamadığını anlatan Çelik, “Bu alandaki sıkıntıyı gidermek amacıyla Bakanlık olarak özellikle Türk filmlerine ağırlık verecek sinema salonlarına mali katkı sağlama yönünden bir çalışma başlatacağız” dedi.

Hedeflerinin Türkiye’de üretilen her filmin vizyon göreceği salon bulmasını sağlamak olduğunu dile getiren Çelik, “Önümüzdeki birkaç ay içinde sektör temsilcileriyle toplanıp nasıl bir model uygulayabileceğimizi görüşeceğiz’’ diye konuştu.

Devamını oku...

Bağımsız Sinema

Avrupa’daki ülkelere ve diğer ülke sinemalarına baktığımızda Hollywoodvari bir stüdyo sistemine rastlamıyoruz. Yani hiçbir ülkede sinema ABD’deki kadar endüstrileşmiş değil. Bu ülkelerde sinemacıların çalışma koşullarının daha özgür olduğunu söyleyebiliriz en azından. Her fırsatta kendini dünyaya özgürlükler ülkesi olarak tanıtan Amerika’da ise Hollywood’un varlığı yönetmenlere kısıtlı bir üretim olanağı sunmaktadır sinema açısından. Bütün bunlara rağmen ABD’de temeli 1960’lara dayanan bir “bağımsız sinema” geleneği bugün halen varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.


Bağımsız sinemanın ABD’deki çıkış noktasına bakarsak temelinde Hollywood estetiği içinde üretilmiş filmlere bir tepki olarak doğduğunu söyleyebiliriz.Bu yönüyle Andy Warhol öncülüğündeki “Underground Sinema(Yer altı Sineması)” benzeşmektedir. İki oluşum da muhalif sinema kaygısıyla yola çıkmıştır. Yer altı sineması varlığını pek koruyamamıştır. Ancak bağımsız sinema günümüzde ilk halinden farklı bir durumda olsa da yaşamaya devam etmektedir. Bağımsızlar Hollywood sistemine olan karşı duruşlarında kararlıydılar. Bunun için özel girişimlerle bankalardan ve çeşitli girişimcilerden kaynak arayışına giriştiler. Gerektiğinde yönetmen filmin yapımcısı da oluyordu ve cebinde parası varsa filme yatırabiliyordu.Yani film üretimi bir iş olmanın yanında çalışanları için ciddi bir özveri ve emeği gerektiriyordu.Fakat bağımsız yönetmenler filmlerini bir şekilde üretseler de dağıtım konusunda büyük stüdyolara bağımlıydılar açıkçası.Ekonomik yönüyle üretimde olmasa bile filmin izleyiciye ulaşması sırasında bir bağımlılık söz konusuydu ne yazık ki.

Amerikalı bağımsız sinemacıların ilk amaçları düşük bütçeli filmlerle estetik kaygıları ön planda tutarak izleyiciye ulaşmaktı. Tabii düşük bütçeyle çektikleri filmlerde ayrı bir anlatı yapısını ve tarzını benimsemişti bu yönetmenler. Hollywood söylemlerinin tersi yönünde bir üslup kullanan yönetmenler ana akım sinemanın kullandığı kalıplardan belirgin bir şekilde ayrışıyordu. Bağımsız sinemacılar stüdyo sistemi dışında ve düşük bütçeli filmler üretmenin yanı sıra konulara yaklaşımlarıyla da alternatif bir anlayışı simgeliyordu.

Bağımsız sinemada özellikle 90’lı yıllarda ciddi bir hareketlilik yaşandı. Gerek üretimdeki artış ve kalite gerekse içerik zenginliği açısından çok önemli filmler üretildi bağımsız sinema adına.Amerikan bağımsız sineması günümüzde ise artık çok farklı tanımlamalarla karşı karşıya.Birçok sinema eleştirmeninin de dediği gibi “hangi bağımsızlık”…

Devamını oku...

f t g m