• RestoraTÜRK

  • "Mimari, insan ile varlık arasındaki ilişkiyi düzenleyen disiplindir."

  • RestoraTÜRK

  • RestoraTÜRK

Copyright 2017 - Custom text here

ESKİ MISIRDA MİMARLIK

 

Mimarlık:

Eski Mısır’da kullanılan en önemli iki yapı malzemesi kerpiç ile taştır. Taş daha çok mezarlarda ve tapınaklarda, kerpiç ise ev, hatta saray gibi konut mimarlığında ve savunma yapılarında kullanılmıştır. Mezar, içine yalnızca ölü yerleştirilen bir yer değil, ölümden sonraki yaşamın sürdürüleceği kutsal mekândır. Bu nedenle ölülerin yanına, işlerine yarayacağı düşünülen eşya da yerleştirilir, duvarlara dünyadaki yaşamlarını anlatan resimler yapılır.

Mısırlılar cenaze anıtlarına “sonsuzluk yerleri" derlerdi. Bu oldukça anlamlı bir tanımdır. Anıtın kalıcı olması istenmiş ve taş bunun için en uygun malzeme olarak seçilmiştir. Mezarlar çok çeşitlidir. Firavun adına yapılan piramitler en ünlüleridir. Önceleri, firavunun göğe çıkmak için tırmanacağı merdiveni temsil eden ve mastaba (mezar çukurunu örten kütle) denilen yamuk piramitler yaygındı.

İlk sülaleler döneminde firavun mezarlarıyla soylular için yapılanları ayırt etmek zordur. Günümüzde genellikle Abydos’takilerin firavun, Sakkara’dakilerin soylu mezarları olduğu düşünülür.

Piramitler; hiç bir kral ve topluluk,yalnızca bir anıt dikmek için bunca masrafı ve eziyeti göze alamazdı.nitekim kralların ve kullarının gözünde piramitlerin pratik bir işlevi vardı. Kral, halkı üstünde egemenlik süren kutsal bir varlık sayılıyordu.bu dünyadan ayrıldığı zaman da yanlarından geldiği tanrıların arasına yükselecekti.O, gökyüzüne yükselirken, piramitler, olasılıkla onun çıkışını kolaylaştıracaklardı. Ama her şeyden önce onun bedeninin korunmasını sağlayacaklardı.

Piramit kralın mumyası için dikiliyor, ceset ise bu koskoca taş dağının tam ortasına, yine taştan bir gömüt içine yerleştiriliyordu.ölü odasının duvarlarına , tüm çevreye, dünya ötesi yolculuğunda krala yardımcı olacağına inanılan büyüsel işaretler çiziliyordu.

*Sanatın Öyküsü, Gombrich
Daha iyi korunmuş olan Sakkara’daki mastaba yeraltı mezar odaları üstüne kurulmuş yapılardır. 3. sülalenin ikinci firavunu Coser’in basamaklı piramidi mastaba’dan türemiştir. Burada yukarıya doğru gittikçe küçülen altı tane çok büyük mastaba üst üste yerleştirilmiş gibidir. Sakkara’daki bu piramit, taşın kullanıldığı ilk anıtsal yapı olması nedeniyle de önem taşır. 544 m x 277 m’lik bir alanı kaplayan ve ölüler kenti görünümündeki bu yapılar kümesinin mimarının İmhotep olduğu kabul edilir.

Eski Krallık döneminin mezar yapısı olan piramitlerin en iyi örneği Firavun Keops’un (Hufu) el-Gize’de yaptırdığıdır. Bu mezarda, her biri 2,5 tonluk yaklaşık 2 300 000 bloktan oluşan inanılmaz boyutlarda ve büyüklükteki piramidiyle mezar mimarisinin doruğuna ulaşıldı.

Keops’un oğlu Kefren de (Hafre), babasınınkinin yanına bir başka piramit yaptırmıştır. Daha sonraları, özellikle de Orta Krallık döneminde yapılan piramitler daha küçük tutulmuştur.

Piramit

Piramit, mimarlıkta dörtgen tabanlı duvarları tepede sivri bir uç oluşturacak gibi içe eğik üçgen biçimli anıtsal yapı, Genellikle taş ya da tuğladan yapılır. Çeşitli zamanlar da Mısır’da, Sudan’da, Etiyopya’da, Asya’nın batısındaki ülkelerde, Yunanistan’da, Kıbrıs’ta, İtalya’da, Hindistan’da. Tayland’da, Meksika’da Güney Amerika’da ve bazı Büyük Okyanus adalarında piramitler yapılmıştır. En tanınmışları Mısır ile Orta ve Güney Amerika’da olanlardır.

Mısır piramitleri mezar yapılarıydı. Yaklaşık 2700 yıl boyunca uygulandılar. En çok üçüncü, dördüncü ve beşinci sülaleler döneminde (M.Ö. y. 2686-2345) görüldüler. Bu dönemde piramitler firavunlara özgü mezarlar durumuna geldi.

Piramitler hiçbir zaman tek olarak yapılmamıştır; içinde başka yapıların da bulunduğu bir yapılar bütününün parçasıdırlar. Çöldeki piramit mezar odasını içerir, yanında da bir mezar tapınağı bulunur. Çevresi duvarla çevrili bu yapılardan çıkan bir yol, verimli toprağın sınırında ya da Nil Irmağının kıyısında bulunan vadi tapınağına bağlanır. Mısır’da yaklaşık olarak 80 kadar piramit bulunmuştur. Bunların büyük bir bölümü küçük birer kümbet büyüklüğündedir. İçlerindeki hazineler ise yağmalanmıştır.

Mısır piramitlerinin öncüsü dikdörtgen bir tabana oturan ve eğik duvarlarıyla kesik bir piramidi anımsatan mastabadır. Üçüncü sülalenin ikinci firavunu olan C’oser. verici Imhotep’e tümüyle taştan bir mastaba yapmak görevini vermişti. O da taban kenarları 63 m, yüksekliği de 8 m olan bir mastaba yaptı. Bittikten sonra onu dört yönde eklerle genişletti ve taban gibi kullanarak üstüne yukarı çıktıkça küçülen beş mastaba daha yerleştirdi. Böylece Coser’in mastabası 120 mx108 m boyutlarında bir tabana oturan, 60 m yüksekliğinde altı basamaklı bir piramit görünümü kazandı. Eski Mısır’ın en önemli taş yapılarından biri olan bu piramidin çevresinde bir kentteki yönetim yapılarını simgeleyen, ama içine girilemeyen yapılar yer alıyordu. Bunların hepsi duvarla çevrili, uzun kenarı 544m, kısa kenarı da 277m uzunluğunda bir alanın içindeydi.

Sakkara’daki basamaklı piramide yakın bir yerde, Dehşur’da da ünlü bir piramit bulunur. 4. sülalenin firavunu Snefru için yapılmış olan bu yapı gerçek piramit biçiminin gelişmesindeki aşamalardan biridir. Kenarları 118 m uzunluğundaki bir kareye oturan yapının yüksekliği 98 m’dir. Özelliği ise eğik yüzlerinin eğiminin. yapının yaklaşık olarak yarı yüksekliğinde değişmesi üst bölümün alta göre daha az hireğimi olmasıdır Bu da piramide kırılmış gibi bir görünüm verir. Gene aynı firavun döneminde bu kez; Meydum’da yapılmış bir yapı piramide bir adım daha yaklaşır. Burada sekiz basamaklı bir piramit yapılmış. basamakların üstü daha sonra doldurularak yapıya son biçim verilmiş, bu dolguların üstü de kireçtaşı ile kaplanmıştır. En büyük Mısır piramitleri ise el-Gize’de 4. sülale firavunlarından Keops Kefren ve Mikerinos’un yaptırdıklarıdır.

Yeni Krallık (İmparatorluk) döneminde ise yağmadan korunmak amacıyla kaya mezarları yapımına geçilmiştir. Bunlar Teb’de Bibanü’l-Mülük adı verilen yerdedir. (Krallar Vadisi’ndeki yeraltı mezarları) En iyi örneklerinden biri 19. sülalenin ikinci firavunu olan 1. Seti’ninkidir. 100 m derindeki mezar odasının tavanı, Cennet’in göğünü simgelemek üzere tonoz biçiminde oyulmuştur. Bibanü’l-Mülük’un 20. sülale tarafından terk edilmesinden sonraki iki sülale döneminde firavunlar bir delta kenti olan Tanis’te bulunan gösterişsiz yapılara gömülmüşler, bunlardan başka kral mezarı da bulunmamıştır.

Sıradan Mısırlılar, yerine göre çeşitli mezarlara gömülürlerdi: mastabalar, yeraltı mezarları, tuğla veya kagir yapılar veya basit çukurlar gibi. Yalnız hepsinin ortak bir noktası vardı: mezarın, yani lahdin kendi genellikle içinde mumyalanmış ceset ve yanında öbür dünya için gerekli eşyalar olduğu halde yeraltına konur ve bu bölüme kimse giremezdi; genellikle buna bitişik bir yerde de ziyaretçilere ve bakım kültünü yerine getirecek din görevlilerine açık bir bölüm bulunurdu. Ama bazen bu iki bölüm aynı mimari bütün içinde değil de, ayrı ve bazen birbirlerine oldukça uzak yerlerde olurdu. Mesela, Yeni İmparatorluk döneminde Firavunların lahitleri mühürlenir ve Krallar Vadisi’nin yeraltı yapılarında kimsenin giremeyeceği bir yerde korunurdu.

TapınaklarMısır’da dinsel yapılar günlük tapınaklar ve mezar tapınakları olarak ikiye ayrılır. Eski Krallık döneminden kalan az sayıdaki tapınaktan biri 5. sülaleye alt Ebu Cirab’daki tapınaktır.

f t g m